• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/sobranli
  • https://www.instagram.com/abdullahtanis29
  • https://youtube.com/channel/UCLglWs99u37zgzyn84YzIkA

O'ndan gayrısı O'na kul

Affeyle...

Abdullah TANIŞ
abdullahtanis@hotmail.com
Gümüşhane Ve Çevresi Dini Ziyaret Yerleri
11/11/2022

                                                       ÖN SÖZ

 

           Gümüşhane ve Çevresi Dini Ziyaret Yerleri konulu tezimin ilk safhalarında yaşadığım bir çok zorluklara rağmen bu tezi bitirmeye olan kararlılığım beni devamlı teşvik etmiştir.

           Araştırmalarımı yaptığım Gümüşhane ilinin Merkez başta olmak üzere Kelkit,  Şiran,  Köse,  Kürtün,  Torul   ilçelerinin tamamını kapsayacak bir araştımanın güçlüğü takdirinizdir. Tezin  Giriş  kısmında Gümüşhane’nin Tarihi Gelişimi,   Ziyaret Fenomeni ve Gümüşhane’de Ziyaret alt başlıklarıyla konuya giriş yapılmaktadır. Giriş kısmının akabinde Gümüşhane Merkez Köyleri ve Gümüşahane’ye Bağlı İlçeler olmak üzere iki kısımda araştırmamı tamamladım.   

           Araştırmamda konuya ilmî disiplin içinde ve objektif olarak yaklaşmaya gayret ettim. Gümüşhane ve civarında benim ulaşabileceğimden daha çok ziyaret yerleri olduğu kanaatindeyim. Ulaşabildiğim kadarıyla yapmaya çalıştığım bu incelemenin ilerleyen yıllarda bu alanda yapılacak çalışmalara ışık tutması dileğini taşımaktayım.

            Bu araştırmanın gerçekleşmesinde fikir öncülüğü yapan tez hocam sayın Prof.Dr.Ünver Günay Bey’e ve araştırmam sırasında maddi-manevi katkılarını esirgemeyen babam Orhan Tanış Bey’e teşekkürlerimi sunuyorum.

 

                                                                                                           Abdullah TANIŞ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                  GİRİŞ

 

A- Gümüşhanenin Tarihi Gelişimi

           Gümüşhane il merkezi, Cumhuriyetin ilânından önce Eski Gümüşhane diye anılan bugünkü Süleymaniye vadisinde yer almaktayken, Cumhuriyetin ilanından sonra, Trabzon-Erzurum transit yolunun Harşit vadisi’ni takip etmesi üzerine bugünkü yerine taşınmıştır.

            Tarihî bilgilere göre, Eski Gümüşhane’nin kuruluşu M.Ö. 3000 yılına dayanmaktadır. Bölgedeki diğer şehirler gibi Gümüşhane’de tarihi süreç içerisinde Asurlular, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Pontuslar, Romalılar, Araplar ve Rumların elinde kalmıştır.

            Gümüşhane ve yöresi ilk defa 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı yönetimine bağlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet, Trabzon Rum İmparatorluğu’nu yıkarak Trabzon ve yöresi ile Gümüşhane’yi de Osmanlı yönetimine bağlamıştır. 1533 yılında Kanuni Sultan Süleyman, İran seferi sırasında, konakladığı bu bölgede gümüş ocaklarını gördüğünde bu bölgeye bir camiî ve elli ev inşasını emredip, Gümüşhane ismini vermiştir. Daha önceki yerleşim yerinin adının Canca olması nedeniyle, Gümüşhane isminin verilmesinden önce şehrin ismi CANCA idi.

           Kanuni Sultan Süleyman, bölgede çıkan altın ve gümüş madenlerinden dolayı şehre kendi adına sikke basma yetkisi vermiştir. Nitekim halen çeşitli madenlerinden dolayı yöre insanlarına bazı imtiyazlar tanınmıştır. Bunların en önemlisi de bölge insanından vergi alınmamasıdır.

            Maden ocakları ve şehir, en canlı dönemini lV.Murat döneminde (1623-1640) yaşamıştır. Bu dönemde şehir nüfusunun 30-40 bin civarında olduğu ve Hristiyan, Rum, Ermeni nüfusun Müslüman nüfusla iç içe yaşadığı bilinmektedir. 1894 yılında hükümetin madencilerin imtiyazlarını feshetmesiyle ocakları kapanmıştır. 1916 tarihindeki Rus işgaliyle meydana gelen göçler sebebiyle nüfus kesafeti gittikçe azalmış ve yerleşim yavaş yavaş Harşit Vadisi’ne kaymaya başlamıştır. Cumhuriyet’in ilanından 4 yıl sonra vilayet merkezi yeni yerine taşınmıştır.

            Yukarıda anlatmaya çalıştığımız Gümüşhane’nin tarihi Fatih Sultan Mehmet döneminde Türkleşme ve Müslümanlaşma devrelerini yaşamasıyla devam eder. Bu süreçlerin yaşanmasına katkı sağlayan Horasan erenleri veya Alperenler ve gazi-velilerin rolü oldukça önemlidir.

 

B- Ziyaret Fenomeni ve Gümüşhane’de Ziyaret

            Birini veya bir yeri görmeye gitmek anlamında Türkçemizdeki ziyaret sözcüğü Arapça ziyaret kelimesinden gelmekte olup; yine Arapça’da aynı kökten zevr sözcüğü hem ziyaret etmek,  hem de ziyaret eden manâlarına gelmektedir. Bununla birlikte,  Arap dilinde,  bu sonuncu anlamda zair daha da yaygın bir kullanıma sahip bulunduğu gibi,  öte yandan birinci anlamda aynı kökten zûvar ve   mezâr  kelimeleri de mevcut olup,  mezar kelimesi Türkçemizde kabir anlamıyla geçmiş bulunmaktadır. Esasen burada inceleme konusu yapmak istediğimiz ziyaret fenomeni de bir ölçüde mezar ziyareti ile ilgili bulunmaktadır.

           Bilindiği üzere,  başlangıçta İslamiyette kabir ziyareti,  Cahiliye inanç, âdet ve uygulamalarını yansıtmakta oluşu ve böylece kabile mensuplarının sayısına ölülerin de dahil edilmesi sûretiyle iftihar vesilesi yapılmasının yanısıra,  yanakların yumruklanması,  elbise yakalarının yırtılması ve ağıtlar yakıp ağlama gibi İslam'’n vakarı ile bağdaşmayan bir takım Cahiliyye âdetlerini unutturmak,  kabirlere ve oralarda yatanlara aşırı saygı ve hatta onlara ibadet gibi şirk görüntülerini yoketmek amacıyla yasaklanmışsa da,  daha sonra ahireti hatırlatması sebebiyle buna izin verilmiş bulunmaktadır.[1] Bununla birlikte,  burada ele almak istediğimiz ziyaret fenomeninin bu olağan kabir ziyaretinden de oldukça farklı bir konuya tahsis edildiğini belirtmeliyiz. Zira burada bahis konusu olan yatır,  türbe,  kümbet,  tekke,  ziyaret,  dede mezarı gibi çeşitli adlarla anılan ve çoğunlukla kendilerine veli,  evliya,  eren,  ermiş,  abit,  zahit,  alim,  sofu,  seyyid,  şeyh,  gazi,  mübarek,  pir,  dede,  baba,  abdal yahut şehit  gibi türlü isim ve sıfatlar verilerek manevi güç ve meziyetlerine inanılan kişilerin yattıkları kabul edilen yerlere,  belli hacet,  dilek,  istek ve muratlarla yapılan ziyaretler ve bu çerçevede oluşmuş bulunan inanç ve uygulamalardır. [2]

           Kısaca ziyaret fenomeninin unsurlarından bahsetmeye çalıştıktan sonra Anadolu ve  hasseten Gümüşhane özelinde ziyaret fenomenine baktığımızda ziyaret geleneğinin arka planında şunları görebiliriz: Anadolu halkı burayı kendilerine vatan yapan insanları abideleştirmek, yaşadıkları hayatı onlarla paylaşmak istemiş, bir yandan bölgedeki ağaç, kaya, mağara vb. unsurları kutsallaştırarak taşı ve toprağı ile vatanı kutsallaştırma yoluna giderken, diğer yandan bu vatanın asıl sahipleri olarak düşünülen ve çoğu yüce dağ başında mekân tutmuş kişileri olarak tahayyül ettiğimiz bu Alperenlere birer makam tahsis etmiş, bu yerleri de ziyaret ederek onlara karşı olan vefa borçlarını yerine getirmeye çalışmışlardır.[3] Bunun yanında Ormanlı-Rus savaşını derin bir şekilde hisseden yöre halkı dönemin zor şartlarından kurtulmak, ferahlamak için veli, derviş, şıh vb.önde gelenleri yücelterek korunma güvenme ihtiyacını gidermeye çalışmış menkıbe ve hikayeleri üretmiş ve bunlara canı gönülden inanmıştır. İşte araştırmamızın konusunu ziyaret yerleri olarak nitelendirdiğimiz bu kutsal mekânlar teşkil etmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                        GÜMÜŞHANE  MERKEZ  KÖYLERİ

          

1.      TEKKE

a.      Çağırgan Baba Türbesi (Seyyid Mahmud Çağıran Baba)

Gümüşhane’ye bağlı Tekke beldesinde, ana yol kenarında yer alan Çağırgan Baba Türbesi, iç kapısı üzerindeki kitabeye göre Recep 990 Temmuz 1582’de yapılmıştır. lll. Murat’ın (1574-1595) İran seferi sırasında gördüğü bir rüya üzerine yapıldığı ve Gümüşhane, Samsun ve Tokat’ta vakıfları bulunduğu bilinmektedir.[4]

            Türbenin asıl mekânı kare bir plân üzerine taştan yapılmış, sonradan batısına dikdörtgen planlı bir bölüm daha eklenmiştir. Her iki bölümün de içinde birer sanduka yer almaktadır. Türbenin asıl mekânının üzerindeki kubbe, dıştan sekizgen bir piramit külahla örtülüdür.[5]

            Türbeye kuzey cephesinden girilmektedir. Çağırgan Baba’nın yattığı odanın giriş kapısı üzerinde 41x30 cm boyutlarında mermer üzerine iki satır sülüsle yapılmış kitabesi yer almaktadır. Türbe son yıllarda onarım görmüştür.[6]

            Çağırgan Baba’nın sandukasının yanında diğer odada kız kardeşinin sandukası bulunmaktadır. Türbenin içerisinde içi su dolu kablar ve abdest leğeni bulunmaktadır. Çağırgan Babanın bu sularla abdest aldığına inanılmaktadır.

            Türbenin etrafı duvar ve üzerinde demir parmaklıklarla çevrilidir. Türbeye ahşap bir kapıdan girilmekte olup içerisi kilim ve halı serilidir. Türbenin arkasında ve yanlarında küçük bir köy mezarlığı vardır.

            Rivâyete göre bu zât Tekke Beldesi’nde yaşamış ve halâ bu yerde anayolun yanında türbesi vardır. Büyük evliyalardandır, her zaman ziyaret edilir, dua ve dileklerde bulunulur.

            Zât-ı muhterem yaşadığı dönemde köy halkı gibi çiftçilik yaparak geçimini sağlarmış. Herkesin öküzü, sabanı varmış. Tarlalarını sürerler ama bu zâta hiç ilgi göstermezlermiş, zât-ı muhterem’de onlara bir şey demez, fakir olduğu için bir şey de istemezmiş, çekingenmiş. Ancak bu bilge kişi sırrını kimseye demez, kendi halinde dolaşır, ihtiyacı olan her işi de köy halkının uykuya daldığı bir zamanda dağa gider yabani keçileri tutar ve yılanlardan bağ yaparak ormandan kestiği ağaçları sal yapar ve keçileri bağlar, köye getirir, tarlalarını da bu hayvanlarla sürermiş, köylü kalktığında Onun tarlalarının sürüldüğünü görünce hayrete düşermiş. Bazıları “yahu bu bizlerin öküzleriyle gece bu işi yapmasın” derler. Onu gözetlemeye karar verirler. Bir gün, iki gece uyumayarak onu takip ederler. Ormana gittiğini görürler, takip ederek ormana giderler, saklanırlar. Bu ermiş kişi, keçileri tutar ve tomrukları yine yılanla bağlayıp sal yapar. Hareket edeceği sırada gençler şaşırdıklarından hareket ederler. Bunların çıkardığı sesten keçiler diklenir ve yılan gevşer açılır. Tomruklar tepeden yuvarlanır. O sırada evliya: “Eyvah!... gören gözler kör olsun” der. Gençlerin gözleri oracıkta kör olur. Daha sonra tomrukları türbenin önüne getirirler. Çağırgan babadan özür dileyen köylüler mahçup olurlar. Ruslar köyü işgal ettiklerinde Rus komutan, tomrukları alayın önüne götürür. Ancak sabah kalktığı zaman tomrukları türbenin önünde görür. Tekrar götürmelerini emreder. Tomrukların başına nöbetçi koyar ama nafile tomrukları anlaşılmaz bir şekilde sabahleyin türbenin önüne dizilmiş görürler. Korkup bir daha tomruklara el sürmezler.[7]

            lll.Murat, İran seferi sırasında Tekke beldesinde konaklıyor. Rüyasında Çağırgan Baba ona türbemi yap diye sesleniyor, bunun üzerine ikinci geceyi orada geçirmeye karar veriyor. İkinci gecesinde rüyasında aynı sesi ve isteği duyar. Sabah kalktığında temelin yerinin açılmış (belli edilmiş) halde buluyor. Türbenin yapılması için emir veriyor. Türbe pencere seviyesine kadar yapılınca, lll.Murat İran seferine devam edip İstanbul’a döndüğünde Türbenin yapımına devam edilmesi için İstanbul’dan para gönderir ve türbe yapılır. Bugün türbe incelendiğinde pencere seviyesine kadar başka, yukarısının daha başka mimari özelliğe sahip olduğu görülür.

            Türbenin bulunduğu mevkinin tam karşısındaki dağda Körpahır denen bir su gözesi vardır. Çağırgan Baba’nın geceleri bu suyun yanına gittiğine, gündüzleri ise türbeye geldiğine inanılmaktadır.

            Öncelerin Türbenin kapısı, türbenin zarar görmemesi için kapalı tutulurdu. Türbeyi kazmak için gelenlerin elinin ayağının tutmaması; konuşamaması gibi değişik rahatsızlıklar geçirerek zarar görmeleri, niyetlerine ulaşamamaları nedeniyle kapı açık bırakılmaya başlanmıştır. Türbeyi kazma işiyle uğraşan yöre sakinlerinden birisi gece kalktığında türbenin yanındaki kavak ağaçlarının ağlayarak yere yatıp kalktığını görür ve kazma işinden vazgeçer.

            Anlatıldığına göre köyün iyi halleriyle bilinen yaşlılarından birisi Kore harbi sırasında bir sabah, sabah namazı için kalktığında Çağırgan Baba’nın türbesinden sıra sıra askerlerin çıktığını görür ve korkar, Ne olduğunu anlamaz, tam o esnada Çağırgan baba türbesinde o yaşlı adama seslenerek “Korkma onlar Kore’ye yardıma gidiyor” der ve ses kesilir.

            Çağırgan Baba’nın ismini duyanlar, tanıyanlar, çevre halkı ve diğer şehirlerden gelenler ziyarette bulunmaktadırlar. Burayı ziyaret edenler, adak kurbanını burada keserler. Kurban kesimi kurallara uygun olarak kesilir ve  muhtaçlara dağıtılır.

            Türbeyi çoğunlukla bayanlar ziyaret ederler. Türbe özelllikle Cuma günleri sela ezanı okunmadan önce kadınlar tarafından ziyaret edilir. Çağırgan Baba’nın türbenin yanından geçenleri yanına çağırdığına inanılmaktadır. İsmininde bundan dolayı kullanıldığı bilinmektedir. Türbenin yanından geçerken dua etmeyenlerin işlerinin yolunda gitmeyeceğine inanılır.

              Ziyaret esnasında üç ihlas, bir fatiha okunur, Kuar’an tilaveti okunur,dua edilerek kazadan beladan korunulur.

           b.  Kandil

           Tekke beldesi sınırları içerisinde yer alan beldenin üst tarafında bulunan bir ziyaret yeridir. Mağaranın içerisinde mağranın tavanından damlayan suyun birikmesi sonucu oluşan bir sudur. Bu su bayramlarda ve hıdırellez günü yöre ve çevre halkı sakinlerince ziyaret edilir. Tuzlu bir su olup hastalıklara iyi geleceğine inanılır. Bu suyu ziyaret edenler bir dilek tutarlar ve dileklerinin kabul olacağına inanırlar.

2.      PİRAHMET

a.      Pir Ahmet Türbesi

            Gümüşhane-Erzurum yolu üzerinde Pir Ahmet Köyü’nde yer alan bu türbe, Karamanoğlu  Pir Ahmet Bey’e aittir. Kare bir plan üzerine yine taştan piramidal bir çatıyla kapatılmıştır.

            Mezar türbenin altında olup buraya beş basamaklı taş merdivenle inilmektedir. türbeye kuzey cephesindeki yuvarlak kemerli alçak bir kapıdan girilmektedir.Güney cephesinde çok küçük bir penceresi vardir. Kubbesi iç taraftan kademeli tromplara oturtulmuştur.

            Türbenin içinde batı duvarında çok girift bir sülüsle  yazılı ancak üzeri onarım sırasında  çimento ve kumla yer yer  kapatılmış bazı kelimeleri seçilen bir kitabesi vardır.

            Türbe 957/1550 yılında Kanuni  Sultan süleyman (1520-1566) zamanında yapılmıştır.[8] Türbe küçük çocukların defnedildiği küçük bir mezarlığın içerisindedir.

            Pir Ahmet, Karamanoğlu II. İbrahim’in7’si ana tarafından Osmanlı olan 8 oğlundan biri olup, İbrahim’in ve İshak’ın birkaç aylık saltanatından sonra yerine geçmiş Konya’yı başkent yapıp 5 yıl (1464-1469) saltanat sürmüştür.[9]

            Pir Ahmet’in babası İbrahim bey, 39 yıl hükümdarlıktan 16.8.1464’te [10]ölümünden az önce veliahtı ve büyük oğlu İshak Bey’e hükümdarlığı bırakmışsa da, Pir Ahmed ve diğer kardeşleri buna razı olmayarak İbrahim Bey’i Konya’dan çıkarmışlar ve babalarının üzüntüden ölümüne sebeb olmuşlardır.

            İshak Bey kardeşlerine karşı koyamayarak Silifke taraflarına çekilmiş, Pir Ahmet Bey de Konya ve çevresinde idareyi ele almıştır. İshak Bey’in Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Bey’den aldığı yardımcı kuvvetlerle Karaman Beyliğini tekrar ele geçirmesi üzerine Pir Ahmet Osmanlılara başvurmuştur. Daha sonra pir Ahmet, Antalya sancak beyi Köse Hamza Bey kuvvetleriyle Karaman’a girmiş, Silifke kalesinden başka diğer Karaman topraklarına sahip olarak bir süre Osmanlı eğemenliğinde bulunmuştur.[11]

           Pir Ahmet Bey bir süre ana-baba bir kardeşi olan Kasım Bey’le uğraşmış1466 da Osmanlı’ya muhalefet etmesi üzerine Fatih komutasında ki Osmanlı ordusunun Karaman memleketlerine girmesi, sonucu Larende (Karaman)’ye kaçmıştır. 

           Daha sonra Gedik Ahmet  Paşa bir kısım Karaman ailesinin bulunduğu Mokan ve Minan kalesini elde etmiş,[12] burada bulunan Pir Ahmet Bey’in eşiyle oğlunu İstanbul’a göndermiştir. Minan kalesi’nin alındığını duyunca üzüntüsünden kendisini kaya başından atıp intihar etmek isteyen Pir Ahmet, bir ağaca takılmak suretiyle kurtulmuş, artık ümitsiz bir halde Tarsus’a ve oradan da Uzun Hasan Bey’in yanına girmiş ve kendisine ikta olarak verilen Bayburt taraflarındaki dirliğinde ölmüştür.[13]

            Tarihi bir şahsiyet olan Pir Ahmet Bey, Pir Ahmet köy’ünde bir müddet yaşadıktan sonra vefat eder. Geçmişte ve günümüzde Pir Ahmet Türbesi ziyaretçisi eksik olmayan bir türbedir.

           Türbenin kıble tarafında duvarın dış  yüzünde bir melhem ağacı bulunmaktadır. Bir bitkinin yaşaması olanak dışı olan duvarda bulunan bu ağaç hiçbir bakım gösterilmeden bir kaç sene arayla yeşerip büyümektedir.

           Halk arasında Pir Ahmet Bey’in nakşibendi tarikatına mensup bir ermiş kişi olduğuna inanılmaktadır. Anlatıldığına göre Rusların Gümüşhane ilini işgali sırasında bu türbeye halkın sevgi ve saygısının aleyhine Ruslar bu türbeyi tuvalet olarak kullanmaya başlamışlar bu olaydan sonra köyden bazıları rüyalarında Pir Ahmet Bey’i görürler, Pir Ahmet Bey onlara komşu köydeki yüksek bir yer olan Golot taşı denen yerde olduğunu söyler, daha sonraları Rusların yurdu terketmesiyle ahalinin rüyasına tekrar girerek  yerine döndüğünü söyler.

           Türbeyi ziyaret edenler türbenin giriş kısmında namaz kılar, dua ederler. Önceleri türbe ziyareti sırasında türbenin etrafı dolanılır, horozlar kesilir melhem ağacına ip çaput bağlanırdı.Günümüzde bu adetler kalkmıştır. Türbe özellikle Perşembe günleri ziyaret edilir.

                3.  KABAKÖY

          a.   Fadime Ana Türbesi  

           Köye girerken yoldan birkaç metre yükseklikteki köy mezarlığının içinde bulunan  Fadime Ana Türbesi dikdörtgen bir yapıya sahip olup üzeri kapalıdır. Ahşap bir kapı ve küçük  bir penceresi vardır.

           Fadime Ana köy’ün eskilerinden olup yaşadığı tarihler içerisinde sevilen, sayılan ibadetine çok düşkün münzevi bir kadındı. Fadime ana 1970’li yıllar’da vefat eder, vefat ettiği zaman gayet sağlıklıymış öldüğü gece yanındakilere beni yıkayın ben bu gece öleceğim der ve ogece vefat eder.

           Fadime Ana’nın vefat etmesinden yıllar sonra Köse ilçesinin Salyazı beldesinden bir şahıs hacc görevini ifâ için Mekke’ye gider, Kabeyi tavaf ederken Fadime Ana’yı görür ve onunla konuşur. Hacc dönüşü Kabaköy’e gelerek Fadime Ana’nın mezarına türbe yaptırır önceleri ziyaret edilmeyen Fadime Ana, Türbe yapıldıktan sonra ziyaretçi akınına uğramıştır ve hâla ziyaret edilmektedir.

           Köyde Deli Binnaz isimli bir kadın Fadime Ana’ya her gün dereden su alıp Fadime Ana’ya abdest alması için götürdüğünü söyler, götürmezse Fadime Ana’nın boğazını sıktığını söylermiş. Fadime Ana’nın asıl adının Şaziye  olduğu söylenir. Fadime Ana Türbesi Cuma günleri sela ezanı okunmadan önce ziyaret edilir, ziyaret esnasında türbenin etrafı 3 defa dolanılır, üç ihlas bir fatiha okunur. Stres, sıkıntı, hastalıkları olanlar, çocuğu olmayan, çocuğu sakat doğanlar ziyaret eder, iki rekat namaz kılarlar

         4.  SÜLEYMANİYE

a.      Tandır

           Cami-i Kebir Mahallesinde meşrûtiyet meclisi Gümüşhane Milletvekillerinden Kadirbeyoğlu İbrahim Lütfi Paşa’nın Süleymaniye Camii’nin arka tarafındaki konağının yanında bulunan bir ziyaretttir. Özellikle kadınlar Cuma günleri Gümüşhane’nin her yerinden akın akın ziyarete gelirlerdi. Bu Tandır’ın mistik bir öyküsü vardır:

Bir Ramazan akşamına doğru Genç gelin, tandırda lavaş (pide) pişiriyormuş, birden karşısında kapının (söve) sine dayanmış, nur yüzlü bir ihtiyar belirmiş. Gelin önce şaşırır gibi olmuş, sonra mübarek günde adamı boş göndermiyeyim sonra nefsi kalır, düşüncesi ile o nefis kokulu sıcacık lavaşlardan adama vermek istemiş ve bir deste uzatmış, ihtiyar almamış. Gelin israr edince ihtiyar çok yumuşak, çok sıcak bir sesle:

“Senden bir isteğim var, eğer yaparsan lavaşlarını o zaman alırım demiş.”  Gelin:

“Söyle Dede nedir isteğin?” Diye sormuş, İhtiyar birden cevap verememiş, duraksamış, yutkunmuş, sonra mırıldanır gibi gelinin elini işaret ederek:

“Elini öpmek istiyorum.” demiş. Gelin, bu nur yüzlü ihtiyarın isteğinde bir kötülük görmemiş, bunda bir iş var, bir hayır var gibilerinden düşünerek elini ihtiyara uzatmış. İhtiyarcık, gelinin parmaklarının ucuna saygılı bir öpücük  kondurmuş, lavaşları almış ve bir hayal gibi ortadan kayboluvermiş. Genç gelin buna bir anlam vermeğe çalışmış, akşam olmuş, iftar zamanı gelmiş. Kocası eve gelince olanı biteni bir bir kocasına anlatmış. Koca: “Sen her zaman, herkesin, her istediğini yapar mısın?” demiş. Gelin de “Yaparım”demiş. Koca, hiç tereddüt etmeden: “Şimdi ben istiyorum, hemen  kendini at şu Tandıra” diye emretmiş.

           Genç Gelin iki-bir, demeden, yani hiç tereddüt etmeden kendini, alev alev yanmakta olan Tandır’a atıvermiş. Tandır o anda güllük gülistanlık olmuş, Tandır’dan Cennet kokuları gelmeye başlamış.[14]

           Sonrası ne olmuş bilinmiyor ama o günden sonra orası bir ziyaret yeri  haline gelmiş. Bugün burası bir yıkıntı halinde olduğu halde gene de Köy’den Kent’ten Cuma günleri ziyarete gelinir. Hastalara şifa, dertlilere devâ aranır durur. Burada ayrıca birde mezar yeri olduğu söylenir.

           b.  Taşavrat

           Ayatadari Mahallesi’nde Gelincik tepesinde biri kucağında çocuk olan bir anneye, hemen yanındaki de çocuk kakasına benzeyen iki taş vardır. Derler ki, anne çocuğunun poposunu lavaşla (pide) sildiği için Allah onu öyle taş kesmiştir. Taşavrat Tandır’ı ziyarete gelenler tarafından ziyaret edilmekte ibret nazarıyla bakılmaktadır.

          

          

           c.   Sakal-ı Şerif      

           Süleymaniye Mahallesinde Ulu Cami, Cami-i Kebir, Süleymaniye Camii adları verilen Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan bu Camide sakal-ı şerif bulunmaktadır.

           Bu Camiye sakal-ı şerif 1321 Rumi tarihinde (1950) Mısıroğlu Hayri Bey, Meşrutiyet Milletvekiliyken getirilmiştir. O gün Bektaşi Baba dönemecinden başlayarak çok büyük bir kalabalık tarafından yüksek sesle getirilen tekbirlerle şehir halkı da sokaklardan, damlardan, pencerelerden katılmış Rumlar ve Ermeniler bile kalabalığa karışmış, tekbir sesleri dağlarda yansımış, o  gün şehir çoşkulu bir bayram havasına girmiştir. O günden sonra Ramazanlar da Kadir Gecesi ve Kandil Geceleri her yıl aynı çoşku içinde sakal-ı şerif ziyaretleri yapılır.[15]

           Peygamberimize ait olduğu söylenen diğer bir sakal da Bağlarbaşı Mahallesinde ki Camide bulunmaktadır. Mübarek Gün ve Gecelerde ziyaret edilmektedir. Cam kabın  içindeki  sakal üç defa öpülüp göze sürülmektedir.

           5.  KALE

           a.  Dilekkaya

           Kale köyünün çeşitpınarları mevkiinde bulunan bir kayadır. Bu kayaya tüm yurttan ziyaretçiler gelirler, dilekde bulunurlar. Özellikle çocuğu olmayanlar çocuk sahibi olabilmek için burayı ziyaret ederler.

           Bu kayayı ziyaret edenler kayanın üstüne kazık çakarlar. Çocuğu olmayan kadın eteğinden bir parça koparıp kazığa bağladıktan sonra kazığın etrafında üç defa dolanır. Bunun akabinde dileğin kabul olabilmesi için mum yakılır, horoz kesilip kayadan aşağı atılır.

           6.  DUYMADIK

           a.  Karakaban

           Duymadık köyü çıkışında olup halk tarafından ziyaret edilen etrafı çevrili üç mezardır. Mezarlarda yatanlar hakkında söylendiğine göre bunlar harb zamanı (Rus savaşı) burada şehit düşen üç kardeştir. Halk tarafından dileklerin kabul olması, hastalıklara şifa bulunması amacıyla ziyaret edilir. Mezarların yanındaki ufak çalılara ip ve bez bağlanır.

           b.  Sarı Baba                                                                                                                             

           Duymadık, Akçahisar ve Biyalı köylerinin ortak sınırında bulunan ve bu köylerin halkı tarafından ziyaret edilip ermiş bir kişinin olduğu düşünülen bir ziyaret yeridir.

           Anlatıldığına göre köylülerden birisinin koyunları kaybolmuş, koyunları kaybolan köylü günlerce koyunlarını aramış ve en sonunda aklına Sarı Baba’nın mezarının olduğu yer gelmiş oraya gittiğinde koyunları görmüş o esnada Sarı Baba  köylüye seslenerek: “Sarı Baba koyunlarına çobanlık etti” demiş.

           Bu olaydan sonra ziyaretçisi artan Sarı Baba’yı özellikle eşyası kaybolanlar, kaybettiği bir şeyi bulmak isteyenler ziyaret etmekte, dilek tutmaktadırlar.

          

 

 

           7.  ÇAMLIKÖY                                                                          

           a.  Üçtepe                                                       

           Çamlıköy sınırlarındaki Işıkdere mevkiinde  3 şehidin yattığına inanılmaktadır. Halk tarafından özellikle Cuma günleri Cuma namazından önce ziyaret edilir. Üçtepe’ye ziyarete gelenler abdest alır, namaz kılar, istek ve dileklerinin kabul edilmesi için mezarların yanındaki çalılara bez ve çaput bağlarlar.

           8.  Kılıçören                                           

           a.  Ziyaret                                      

           Kılıçören köyünün Karakaban Tepesinde bulunan ve Rus harbinde şehit düştüğü söylenen şehit mezarları vardır. Bu mezarlar halk tarafından ziyaret edilmektedir. Dilek ve temennilerin bu mezara samimi niyetle gelinip, namaz kılınıp dua etmekle kabul olacağına inanılmaktadır.

           b.  Taşdüşüren                                                                 

           Kılıçören köyü ile Sarıçiçek köyü arasında halk tarafından ziyaret edilen mide taşlarını, bağırsak kumlarını düşürdüğüne inanılan bir su gözesidir. Büyük bir kayanın altından çıkan bu su halk tarafından şifa niyetine içilmektedir.

           9. AKÇAKALE                                                           

           a.  Kabanbaşı                                                             

           Akçakale köyü sınırlarında Akçakale kalesinin hemen yakınında bulunan bir taşın ortasında bulunan bir oyuk (delik)’tur. Burayı ziyarete gelenler bu deliğe üç taş atarak dilek tutarlar, iyi insanların dileklerinin kabul olacağına inanılır.

          

           10. ESENLER                                                  

           a.  Ziyaret Tepe                                                                       

           Esenler köyünde Ziyaret Tepe denen mevkide bulunan, şehitlerin yattığına inanılan bir ziyaret yeridir. Genellikle kadınların ziyaret ettiği bu ziyaret Cuma günleri ziyaret edilmekte hastalıklara şifa aranmaktadır.

           11. AKHİSAR                                                                    

           a.  Şehitlik                                                                    

           Akhisar Karakaban mevkiinde bulunan, bir grup öğrenci ve hocasının yattığına inanılan bir ziyaret yeridir. Anlatıldığına göre burada yatanları Kıbrıs Harbinde ziyarete gelen birisine burda yatan, Hoca ve öğrenciler biz Kıbrıs harbine gidiyoruz diye seslenir. Harb bittikten sonra geri döndüklerine inanılır. Anlatıldığına göre bu hocanın üç kardeş olduğu söylenir diğer kardeşlerin Kırklar ve Balahor mevkiinde yatanlar olduğu anlatılmaktadır.

           Hastalar şifa bulmak için burayı ziyarete gelmekteler. Özellikle sara hastalığına yakalananların burayı ziyaret ederek iyileştiğini anlatmaktadırlar.

           12. KALETAŞI                                                             

           a.  Hoca Mezarı                                    

           Kaletaşı köyü çıkışında bulunan çok önceleri öğrenci okutup, öğrenci yetiştiren alim bir şahsiyete ait olduğu söylenen bir mezardır. Halk tarafından devamlı ziyaret edilmekte dilek tutulup mezarın yanındaki kuşburnu ağacına bez parçası bağlanmaktadır.

           13. DÖLEK                                           

           a.   Deliktaş                             

           Köyün eski yayla mevkiinde bulunan delik bir taştır.Yöre halkı bu delikten geçerek şifa ararlar özellikle çocuğu olmayanları, korkan çocukları buradan geçirirler. Delikten geçerken üç ihlas bir fatiha okunarak geçilir böyle yapıldığı takdirde şifa bulunacağına inanılır.

           b.  Ziyaret                   

           Eski yayla mevkisinde bulunan kaynar sudur. Tuzlu su özelliği gösteren bu su ziyaret edilerek hastalıklara şifa aranır. Özellikle cilt hastalıklarına iyi gelir ziyaret esnasında abdest alınır. Namaz kılınır, Ziyarete temiz elbiseyle gelinmesi şarttır. Dileğin kabul olması için suyun içine para ve elbisesinden kopardığı bir düğme atılır.

           14. SÜLE                                      

           a.   Dilektaşı                                       

           Kale köyü ile Süle köyü arasında bulunan derenin içerisinde bir ziyaret olan “Dibektaşı”vardır. Halk tarafından özellikle yürüyemeyen çocukların yürümesi için ziyaret edilmekte horoz kesilip kesenler tarafından yenilmektedir.

           15. YENİYOL                                      

           a.   Ardıç                                    

           Yeniyol köyü Harmancık mevkisinde bulunan çok yaşlı bir ardıç ağacıdır. Halk tarafından özellikle çocuğu olmayanlar, çocuk olması için bu ağacı ziyaret etmekte ağaca ip, bez, çaput bağlamaktadırlar. Önceleri yoğun bir ilgi gören bu ziyaretin günümüzde ziyaretçisi azalmıştır.

           b.  Lagana                             

           Köyün en yüksek mevkisinde bulunan bir mağara, bir oyuktur. Oyuğun içerisinde su birikintisi vardır. Burayı ziyarete gelenler ellerini bu oyuktan içeri uzatırlar; eğer elleri ıslanırsa iyi niyetli olduklarına, eğer ıslanmazsa niyetlerinin iyi olmadığına delalet eder. Çevre köylerden çok ziyaretçi gelir. Bahar mevsiminin başlangıcında ziyaret edilir.

           15. KAZANTAŞ                                 

           a.   Ziyaret Taşı                                             

           Kazantaş köyü Murat dağında bulunan bir ziyaret taşıdır. Bu taşın sihirli olduğuna inanılmakta belalardan korunmak için ziyaret edilmektedir.

           Anlatıldığına göre köyden birisi bu mevkiyi ziyarete gelir. Havada bu taşın üzerinde bir taş parçasının havada  durduğunu görür taşa uzanmak ister, ancak elini uzatır uzatmaz taş havalanarak karşı tepelerden birisine çarpar ve büyük bir patlama olur. Bu olaydan sonra ziyaretçi akınına uğramakta ve kazaya belaya karşı bu taşı ziyaret etmenin koruyucu etkisi olduğuna inanılmaktadır.

           17. GÜMÜŞKAYA                                      

            a.   Musa Dede Türbesi                                 

           Gümüşkaya köyü  mezarlığının içerisinde bulunan türbe dikdörtgen bir yapı olup üzeri düz bir tavanla örtülüdür. Musa Dede’nin iki kardeşi olduğu söylenir.

           Anlatıldığına göre köylünün birisi gece yarısı Türbede bir ışık görür. Türbenin yanına vardığında bembeyaz sakalıyla Musa Dede’nin ata binerek köyün karşısındaki dağa gittiğini görür. Yine anlatıldığına göre sabah namazını devamlı hiç aksatmadan kılan birisi bir gün uykuya dalar. Sabah namazının vakti geçti geçecek durumda iken Musa Dede gelir : “niye yatıyorsun, namaz vakti geçiyor” der ve onu namaza kaldırır. 

           Musa Dede’yi ziyarete gelenler köyün diğer tarafındaki Musa Dede’nin baldızı olan Baldız Hatun’nun mezarını da ziyaret ederler. Kendisi gibi değerli bir zat olan  Baldız Hatun münzevi bir hayat yaşamış, küçüklüğünden vefatına kadar ağzından kötü bir sözün işitilmediği bir insandır.

           Köylülerin anlattığına göre Musa Dede yirmi sene öncesine kadar buradayken şimdi ise halkın iman zayıflığı, zevk ve sefahate düşkünlüğü nedeniyle Türbesinden ayrıldığına inanırlar.

           Musa Dede’yi ziyarete gelenler Türbe’ye çaput bağlar, para atarlar, horoz keserler. Şifa niyetine toprağına yüzlerini sürerler.

           18. YENİKÖY (Ulukale)                       

           a.   Abdal Dede                   

           Köyün girişinde etrafı tuğlayla çevrili bir mezardır. Yakınında pelit ağaçları vardır. Abdal Dede Ulukale ve Gökçepınar köylerinin ortasında bir yerde ikamet edermiş, yaşadığı dönemde alim, takva sahibi bir insanmış her yerden ziyaretçileri gelirmiş. Yaşadığı zamanda ki kerametlerinden bahsedilir. Abdal Dede’nin yedi kardeş olduğu ve birbirlerinden ayrıldıkları anlatılır. Köy sınırları içerisinde bir de kız kardeşinin varolup Abdal Dede’yi ziyarete gelenler kız kardeşini de ziyaret ederler.

           Abdal Dede’nin Rus savaşı sırasında şehit düştüğü de söylenir. Abdal Dede yaşadığı dönem köylüler tarafından itham altında bırakılır. Ulukale köylüleri Abdal Dede’nin bir başına garip bir adam olması hasebiyle onun tarlalarındaki ürünlerini yağmalarlar hatta tarlalarını gasb bile ederler. Bunun üzerine Abdal Dede Ulukale köylülerine şöyle beddua eder: “Artmayasınız, çoğalmayasınız”

           Gökçepınar köylüleri aralarında oturup Abdal Dede ile alay etmek için –Kışın sığırların az sağıldığı, sütün az olduğu hatta bulunmaz bir nimet olduğu bir zamanda-aralarında : “Abdal Dede büyük bir adamsa bir sitil (beş kiloluk bir kab) yoğurt’la içeri girsin de görelim derler” bu sözü demeleriyle tam o esnada Abdal Dede ayakları çıplak bir vaziyette bir sitil yoğurt’la içeri girer ve onlara: “Alın bu yoğurdu yiyin Finiklik (fitne) içinizden çıkmasın”diyerek beddua eder. Köylülerin anlattığına göre Abdal Dede’nin yapmış olduğu bu beddualar tutmuş Ulukale köyü nüfusu günümüze kadar ne azalmış ne çogalmış, Gökçepınar köyü ise Fitne-Fesat birbirlerine düşer ve kavgalar hiç eksik olmazmış.

           Abdal Dede’yi ziyarete gelenler Türbenin etrafının üç ve yedi’şer defa dolanır. Dileklerinin kabul olması  için para atarlar, kurban keserler. Türbenin yanındaki topraktan hastalar şifa niyetine  parmaklarının ucuyla alıp ağızlarına koyarlar. Abdal Dede’nin Türbesinin yanındaki pelit ağaçları kutsal kabul edilir, bunların kesilmesi uğursuzluk olarak kabul edilir; anlatıldığına göre bunların kutsal olduğuna inanmayıp inadına bu pelitlerden birisini bir köylü keser ve birkaç gün içinde karnı şişerek feci bir şekilde ölür. Şu an türbenin yanındaki Pelit ağaçları kurumuş oldukları halde  köylüler dokunamamaktadırlar.(kesememektedirler)

           Anlatıldığına göre Abdal Dede’ye lâl (konuşamayan) bir kız şifa niyetine gelir. Türbenin etrafını dolanırken  konuşmaya başlar, bunun üzerine kurban keserler ve köyden ayrılırlar. Köyün sınırlarından çıkınca kız tekrar lal olur. Adak Kurbanlarının kesildiği Abdal Dede’ye,  genelde çocuğu olmayan kadınlar çocuk sahibi olabilmek için gelirler.  

           19. HARMANCIK                   

           a.   Yötürmezler                  

           Harmancık köyünün yaylasında bulunan Yedi Pelit ağacıdır. Kutsal olduğuna inanılan çocuğu olmayanların ve çocuğu yürüyemeyenlerin gitttiği ve etrafını yedi defa dolanarak şifa aradıkları bir ziyarettir. Anlatıldığına göre bunların kutsallığını kabul etmeyen yaşlı birisi,  bu pelit ağacını kesmeye teşebbüs eder,  baltasını sallar sallamaz pelit ağacından kan fışkırır. O günden sonra o adam pelit ağaçlarının bekçisi gibi  onları muhafaza eder. Önceleri çok ziyaret edilen bu pelit ağaçları günümüzde nadiren ziyaret edilmektedir.

           20. ARZULAR             

           a.   Kilise              

           Arzular Belde’sinde Ekinli Mahallesinde bulunan tarihi bir kilise kalıntısıdır. Yöre halkı tarafından ziyaret edilip hastalıklara şifa bulmak için etrafında üç defa dolanılır. Özellikle yürüyemeyen çocukların yürümesi ve konuşamayan çocukların konuşması için ziyaret edilirdi. Günümüzde azalmış yok olma derecesine gelmiş bir adettir.

           b.  Deliktaş        

           Beldeye girerken sol yamaç üzerindeki tepelerde bulunan delikli bir dağ çıkıntısıdır. Önceleri sıkça ziyaret edilen bu taş Goguza (öksürük) hastalığına yakalanmış çocukları içinden üç defa  geçirilerek şifa bulunduğuna inanılan bir ziyaret yeridir.

          

 

           21. KEÇİKAYA            

           a.   Doyduk          

           Keçikaya köyü kayalıkları üzerindeki Mağara içerisindeki bir su birikintisidir. Şifa niyetine ziyaret edilir.  Burda bulunan sudan ne kadar alınırsa alınsın suda bir azalma olmaz, dileklerin kabul olması için para atılır suyla yıkanılır.

           22. KARAMUSTAFA  

a.      Zirli

           Kara Mustafa köyü Çiçekli Yayla mevkisinde bulunan bir evliya mezarıdır. Rus savaşından önce ilim, irfan yayan  değerli bir zat. Rus Savaşında kahramanca savaşmış burda şehit düşmüştür.

           Hemen alt tarafında büyük  bir kaya vardır. Bu kayanın altında olduğu düşünülen bir su vardır, suyun hemen yanında ise büyük bir ardıç ağacı vardır. Dileklerin kabul olması için etrafı üç defa dolanılır para atılır, bez ve iplik bağlanır.

           23. SUNGURBEYLİ

           a.   Şehitlik            

           Derindağ mevkisinde Çadırtepe denen yerde bulunan şehit mezarlarıdır. Açık bir alanda bulunan mezarlar Cuma günleri ziyaret edilmekte, namaz kılınıp dua edilmektedir.

 


 

 

                                            GÜMÜŞHANEYE BAĞLI İLÇELER

 

                                                                KELKİT

1.      AZİZ                                   

a.      Aziz Baba                     

           Aziz köyünün tepesinde bulunan bir Pir’in mezarıdır. Pir ağaç ve yanında bir mezardır. Yağmur yağmadığı zaman oraya giderler, dua ederler. Karşı köylerden Aziz Baba’nın mezarının bulunduğu yerden geceleri bir ışık göründüğünü söylerler. Pir ağacına iplik ve çaput bağlarlar.

           Anlatıldığına göre bir yağmur duası için Aziz Baba’nın yanına çıkılır. Dua’nın bitmesiyle öyle bir yağmur yağar ki köyü sel götürecek diye korkacak duruma gelirler. Aziz Baba’yı ziyarete gelenler iki rekat namaz kılar, kurban keserler.

           2.  ÇAKIRLAR                                          

           a.   Şehit                                                    

           Köyün kaleyayla   mevkisinde bir şehit mezarıdır. Bu şehit mezarı devamlı ziyaret edilmekte yanındaki kuşburnu çalılarına iplik ve bez parçaları bağlanmaktadır.

           Burda yatan şehidin tek başına birkaç düzine düşman askeriyle kahramanca savaştığını şehit düştüğü mevkiye -mezarının olduğu yere- kadar birkaç kilometre mesafeyi düşmanla göğüs göğüse çarpışarak  geldiği ve burada can verdiği anlatılmaktadır.

           Köylülerin anlattığına göre iri yarı vücudu olan bu şehidin mezarını kazmaya gelenler kazmayı ikinci defa sallamaya fırsat bulamadan hastalanıp köyden kaçar gibi uzaklaşırlar.

           3. ÖBEKTAŞI                     

           a.   Üç Mezar                  

           Beldenin en üst tarafındaki tepede üç tane yan yana mezardır. Etrafı dikenli telle çevrilidir. Burda yatanların bir babayla iki oğlu olduğu   söylenir. Yatanlar hakkında fazla bilgi olmamakla beraber bunları ziyaret edenlerin dileklerinin kabul olacağına inanılır.

           Üzeri düz tavanla örtülü olan Türbenin küçük bir penceresi vardır. Türbeye akşamları bir su kabı dolusu su konulur. Türbede yatan zatların abdest aldığına inanılır ve anlatıldığına göre köylüler akşamları koydukları suyun sabahleyin bittiğini görürler.

           Köylülerden birisi bir sabah gün ağarmadan sabah namazı için kalktığında Türbenin orada parlayan bir ışık görür, ışığa doğru gider. Türbenin içerisinden gelen  ışık yaklaştıkça kaybolup sönüverir.

           Bu Türbe halk tarafından özellikle Perşembe  ve Cuma günleri ziyaret edilirse dileğin kabul edileceğine inanılır. Adak kurbanlarının kesildiği Türbeyi özellikle başı ağrıyanlar ziyaret etmekte ve hemen bu rahatsızlıklarından kurtulmaktadırlar. Türbe ziyareti esnasında abdest alınır, üç ihlas  bir fatiha okununarak Türbenin etrafı bir defa dolanılır. Bu türbeyi daha çok kadınlar ziyaret etmektedirler.

           4. BAŞPINAR                     

           a.   Üç Ziyaret             

           Abdurrahman, Hüseyin ve Mustafa isimli üç kardeşin mezarlarıdır. En büyük kardeşin mezarı köyün içerisinde, diğer kardeşlerden birisi köy mezarlığının içerisinde diğer kardeşin mezarı ise Ziyaret tepesi denen yerde bulunmaktadır. Ziyaretin en önemli noktasını  köy içerisindeki en büyük kardeşin mezarı oluşturmaktadır. Etrafı dikdörtgen bir duvarla çevrili olup üzeri açıktır. Türbenin içinde ceviz, elma ve vişne ağacı bulunmaktadır.

           Ziyaretin tepesi denen yerde diğer bir kardeşin sade bir mezarı bulunmaktadır. Ormanın üst tarafında etrafı boş ve hafif bir düzlük olup yanında bir ardıç ağacı bulunmaktadır.

           Anlatıldığına göre ailenin en büyüğü olan Abdurrahman Tarlalarını ekmek için sabahleyin erkenden kalkar, yanına  bu iş için gerekli hiçbir şey almadan eli boş bir şekilde gider gelirmiş ve tarlalarını sürülmüş halde bulurlarmış. Hanımı bunun sırrını merak eder ve bir gün kocasını takip eder. Kocasının peşisıra gittiğinde kocasının geyiklerle tarlaları sürdüğünü görür, geyikler Abdurrahman Efendi’nin hanımını farkederler ve hemen ortadan  kaybolurlar.

Kocası Abdurrahman: “Eyvah! Karı gözün kör ola” demiş ve o anda hanımının gözleri kör olmuş. Abdurrahman Efendi o akşam vefat eder.

           Türbenin üzerini birçok defa kapatmak isteyen köylüler her defasında sabah kalktıklarında türbenin üzerini açılmış(fırlatılmış) bir halde bulurlar ve türbenin üzerini kapatmaktan vazgeçerler.

           Türbenin ziyaret edilip dileklerin kabul olmasına, hastaların şifa  bulmasına inanmayan  köyden birisi Türbeye, Türbede yatana küfreder ve küfrettiği günün akşamı eli ayağı  tutulur, ağzı burnu  eğilir. Bunun üzerine bu şahsı Türbe’ye getirirler. Türbenin yanındaki odada bir gece kalır ve sabaha sapasağlam olarak o odadan çıkar.

           Türbenin bakımıyla ve ziyaretçilerle ilgilenen aile fertleri, yeşil sarığıyla ve beyaz cübbesiyle Abdurrahman Dede’yi önceleri  gördüklerini şimdilerde ise göremediklerini onu günahsızların (günahı az olanların) görebildiklerini söylerler.

           Türbeyle ilgilenen kişi rüyasında  Dede’nin ona: “Yanıma kadın koymayın boynumu tuta tuta boynum ağrıyor”dediğini söylüyor, bu rüyadan sonra kadınlar türbenin içerisine alınmayıp dışardan ziyaret etmelerine izin verilir.

           Alansa köyünden gelen bir zat, köyün ileri gelenlerinden Mahmud Efendiyi ziyarete gelirmiş. Sık sık misafir geldiği Mahmud efendinin evinden gece ayrılır, bir yere kadar gidip geleceğim dermiş. Bir müddet sonra Mahmud Efendi misafirinin nereye gittiğini öğrenmek için onu takip eder ve onun Abdurrahman Efendinin Türbesini ziyaret edip onunla konuştuğuna şahit olur.

           Abdurahman Efendinin türbesinin yanında şifalı bir su vardır. Çocuklardaki gece hayallemesi hastalığına karşı çocuk banyo ettirilip bir gece orada yatırılır ve hastalığından kurtulur. Türbeyi ziyaret edenler türbenin toprağından  alıp şifa niyetine yerler yağmurun yağmadığı kurak günlerde türbenin toprağından, taşından kelkit çayına atılır ve atıldığı günün akşamı yağmur yağar. Ağır hastalar bu türbeye gelir, bir gece kalırlar iyileşme  ihtimali varsa iyileşir yoksa o gece ölür. Buraya gelenler niyetleri temiz olursa kabul olur. Ziyarete gelenler burada bir gece yatarlar rüyalarında kurban kes diye söylenirse kurban keserlerdi.

           Ziyaret tepesi denen Abdurrahman Dede’nin kardeşinin mezarı olan tepedeki düzlüğe köylüler eğlenmeye giderler. Hava güneşli, açık olduğu halde bir anda kapanır, Yağmur yağar fırtına  olur. O günden sonra köy halkı orda yatan zata saygısızlık olur diye burada eğlenmekten vazgeçerler. Ziyaretin tepesine define aramak için gelen bir şahıs felç olur. Burayı çocuğu olmayanlar ziyaret ettiğinde muhakkak çocuğu olur, gelir köyün içindeki büyük kardeşin türbesinde kurban keserler. Buraya gelen çocuğu olmayan birisi çocuğu olduktan sonra kurban kesmiş kurbanın etini kendisi ve ailesi yemişler çocuk ölmüş, rüyasında kurbanı türbede bırakması ve ailesinin yememesi gerektiğini görür. Bu rüyadan sonra bir daha kurban keser ve üç tane çocuğu  olur. Ziyaret tepesindeki  Ardıç ağacına önceleri çaput bağlanırdı.

           Söylendiğine göre bu üç kardeşin hürmetine köyde sakat olmaz, köy halkının ağzından kötü söz çıkmaz, kavga çok nadir görülen bir olaydır. Bu üç mezarda yatan üç kardeşin biraraya gelerek abdest aldığını köylünün birisinin gördüğü söylenir. Bu üç ziyaret Perşembe ve Cuma günleri sela ezanından önce  ziyaret edilir. Nazar, Sara vb. hastalıkları olanlar ziyaret ederler, köyden askere gidecek olanlar mutlaka ziyaret ederler. Köyün içerisindeki türbe tek ziyaret edilirse üç ziyaret için altı rekat namaz kılınır, ayrı ayrı ziyaret edilirse iki’şer rekat namaz kılınır

           5. KARA DEDE                 

           a.   Kara Dede                                     

           Özen köyünün ilk yerleşenlerinden olan Kara Dede geçimini ziraatle kazanan insanlara, yolculara ikram eden misafire yemek yedirmeyi seven bir kişi olarak tanınmaktadır. Kara Dede vefat ettikten sonra mezarı ziyaret edilir olmuştur. Mezarının yanındaki çalılara çaput bağlanır. Çocukların yürümesi, konuşması için ziyaret edilir.

           6. KARŞIYAKA                   

           a.   Ziyaret Tepe              

           Karşıyaka köyü ziyaret tepe denilen bölgede bir şehid mezarı olduğuna inanılmaktadır. Mezar  olmamasına rağman ziyaret edilmekte, orda bulunan kuşburnu çalısına çaput bağlanmakta, çok büyük ebattaki çalının içerisine para atılmakta, dileğin kabul olması için namaz kılınmaktadır. Burada bulunan toprak şifa niyetine suya karıştırılıp içilmektedir.

           b.   Pir                   

           Köyün Kabaların altı denen mevkisinde bulunan bir ziyarettir. İnsanlar burayı ziyaret etmekte burdaki çalılara dileklerinin kabul olması için çaput bağlamaktadırlar. Daha çok evlenmemiş genç kızlar muradlarının açılması için ziyaret ederler.

           7. GÜNEY ÇEVİRME            

           a.   Sarı Süleyman          

           Köyün en yüksek tepesinin (yassı tepe) yamacından çıkan şifalı olduğuna inanılan bir sudur. Bu suya para atılır, abdest alınıp namaz kılınır.

           b.   Belu Dede              

           Güney Çevirme köyü ile Godül köyü sınırında bulunan büyük bir “Diktaş” dır. Adam şeklindeki bu taşın hikayesi bilinmemekle beraber ziyaret edilmekte, dileklerin burayı ziyaret etmekle kabul olacağına inanılmaktadır.

           8. BABA KONAĞI               

           a.  Hayri Efendi        

           Köyün içerisindeki evinin yanında bir mezarı bulunmaktadır. Hayri Efendi’nin 12 tarikata mensup olduğu söylenmektedir. Ölmeden önce verdiği derslerle tanınan  ve birçok ders halkası oluşturan Hayri Efendi’den birçok kişi ilim, irfan tahsil etmiştir. Mezarı başta öğrencileri olmak üzere yöre halkı tarafından ziyaret edilmekte, dualara vesile kılınmaktadır.

           b.  Geremez              

           Köyde bulunan diğer bir ziyarette yaşlı bir Armut ağacıdır. Çeşitli hastalıkları olanlar şifa niyetine bu ağacı ziyaret etmekte, ağacın dibine para atmakta, çaput bağlamaktadır.Genellikle kadınların ziyaret ettiği bu ağacın meyveleri şifa niyetine yenmektedir.

           9. AKSÖĞÜT             

           a.  İbrahim Baba   

           Aksöğüt köyünde medfun bulunan İbrahim Baba (Kalkan) bu köyde yaşamış, sonraları Trabzon vilayetinin Akçaabat ilçesine bir tekke yapıp ders halkaları kurmuştur. Kadiri tarikatının kurucularından olup bu tarikatın şimdiki müntesibleri tarafından her sene ölüm yıldönümü, önemli gün ve  gecelerde ziyaret edilmektedir.

           Anlatıldığına göre zikir halkalarını yönetirmiş, bir zikir halkasında müritlerine “gözlerinizi açmayın yoksa kör olursunuz” der. Halka içerisinde buna inanmayan  birisi gözlerini açar ve kör olur. İbrahim Babanın ellerini kızgın demir yakmazmış. Etrafı çevrili bir türbesi olan İbrahim Babanın türbesi ziyaret edilmekte ve değişik etkinlikler yapılmaktadır.   

          

           b.  Huykesen           

           Köyün çıkışında kuşburnu çalısına çaput bağlanır. Sara hastalıklarına iyi geldiğine inanılır. İki rekat namaz kılınır ve çalının etrafı üç ihlas bir fatiha okunarak üç defa dolanılır.

           10. BULAK 

a.       Ziyaret 

           Köyün sonunda bulunan bina büyüklüğünde iki taştır. Taşın dibindeki çalılara çaput bağlanır. Köylüler yağmur yağması için bu iki taşın yanına gelerek yağmur duası yaparlar.

           11. GERDEKHİSAR            

           a.   Ziyaret                   

           Ziyaretin Kıranı denen mevkide etrafı çevrili olup şehitlerin yattığına inanılan ve değişik hastalıklara şifa bulmak için köylülerin ziyaret ettikleri bir yerdir. Şehitler hakkında bilgi sahibi olunmamakla beraber Rus savaşında şehit düştükleri tahmin edilir.

           12. KIZILCA                  

           a.   Deliktaş                    

           Köyün camisinin önünde bulunan delikli bir taştır. Yaşamayan çocuklar ve sancılanan küçük çocuklar bu taşın içerisinden geçirilerek iyileştirilir.

           13. DÖLEK                    

           a.   Uyuz Pahırı                

           Zamanın birinde Padişah Uyuz Pahırı’ndan suyun zor geçeceği bir yere bu suyu taşıyana kızını vereceğini vaad eder ve yarı deli adamın biri bunu başarır. Padişah kızını vermekten vazgeçip o deli adamı öldürür, kan bedeliyle beraber onu gömdürür. Uyuzpahırı denen bu suyun yanında bu delinin mezarının olduğuna inanılır. Uyuz pahırının suyu uyuz hastalıklarına iyi gelmektedir.

           14. DEREDOLU                   

           a.   Buzluk                              

           Köyün ormanının içerisinde bulunan bir kayanın içindeki büyük bir buz tabakasıdır. Yaz-kış erimeyen bu buz, hastalar tarafından ziyaret edilmekte hastalıklı uzuvlara pansuman edilmektedir.

          

 

 

           15. PÖSKE                

           a.   Geçit                 

           Kelkit-Erzincan karayolu üzerinde Pöske dağı 35. Kilometresinde bulunan şehit mezarlarıdır. Şehitlerin yattığına inanılmakla beraber hiçbir mezar emaresi yoktur. Anlatıldığına göre Rus savaşı sırasında bir grup asker burda şehit düşer.

           Yıllar sonra oradan geçenler kanlı elbiseleriyle şehitleri yürürken gördüklerini söylerler. Oradan geçen taşıtlar saygı için teyblerini kapatırlar. Teybini kapatmayan birkaç arabanın takla atarak kaza yaptığı anlatılır.

           Şehitlerin yattığına inanılan bu mevkiyi müteahhidin birisi yıkıp, yolu oradan geçirmek ister ama nafile dozerler tahrip olur, çalışamaz hale gelir. Buradan geçenler dua ederek geçerler.

           16. SARI ŞEYH           

           a.   Sarı Şeyh             

           Öğütlü köyünün nalabant mevkisinde ikamet eden  Seydi  Baba, Sarı Şeyh ve Kara Yakub isimli üç kardeş zamanın çetesinden rahatsız olurlar ve göç etmeye karar verirler. Her biri eline bir ok alır, havaya atarlar ve oklarının düştüğü yere göç etmeye karar verirler.

            Sarı Şeyh’in oku Kelkit’e,  Seydi Baba’nın oku Şiran’a,  Kara Yakub’un oku Sivas’a  - sonradan kendi adlarıyla adlandırılacak olan  köylere – düşer ve birbirlerinden ayrılırlar. Bir rivayete göre Erzincan’daki Terzi Baba’nın da bu üç kardeşlerden  olduğu söylenir.

           Köy içerisindeki Sarı Baba türbesi etrafı çevrili olup üzeri köylülerin birkaç defa kapatmalarına karşı yerle bir olmuş şekilde bulunduğundan kapatılamamıştır. Türbenin yanındaki ardıç ve kızamık ağacına  dileklerin kabul olması için çaput bağlanır. Ziyaretçiler türbenin yanındaki ziyaretçi odasında bir gece kalır, namaz kılar, kurban keserler.  Kurban olarak tavuk kesilir.

           Köyde Sarı Şeyh’in türbesinden başka alim ve takva sahibi bir şahıs olan Molla Ahmet’in evide ziyaret edilir.

           Anlatıldığına göre bu ziyaretler nedeniyle köyde davul zurna çalınamıyor. Köye dışardan bir davulcu –bu durumdan haberi olmayan-  davul çalarak köye yaklaşır, köyün sınırına geldiğinde davulu çalamaz –çalmaya güçyetiremez-  bir duruma gelir.

           17. YEŞİLOVA              

           a.   Deliklitaş               

           Yeşilova köyü ile Babakonağı köyü arasında bulunan çember şeklindeki ortası delikli taştan geçilir. Başağrısına, bel ağrılarına ve sara hastalıklarına iyi geldiğine inanılır.

           b.   Tuzlu Bağlam                

           Köyün çıkışında söğüt ağacının yanında bulunan bir su gözesidir. (kaynak) Demriyo hastalıklarına iyi geldiğine inanılıp üç sabah yıkanılarak hastalıktan kurtulunur.                             

           18. YENİKÖY              

           a.   Yağlı Baba              

           Yeniköy yaylasında   bulunan bir taş ve çalıdır. Bu taştan yağ akar. Terleme şeklinde akan bu yağı şifa niyetine buraya gelenler ellerine ve yüzlerine sürerler. Yanındaki çalıya çaput bağlar, namaz kılıp dua ederler. Bu yağın sıtma hastalığına iyi geldiği söylenmektedir.

           19. ÇAMUR              

           a.   Kümbet                 

           Eski devirlerde Çamur köyünde yaşayan bir şeyh varmış ibadetine düşkün olan bu şeyhi 40 haramiden oluşan bir çetenin reisi rahatsız etmek ister. Adamlarını teker teker şeyhin ne yaptığını kontrole gönderir haramiler sürünerek giderlerken yolda birer birer ölürler.

           Kümbet içerisinde şeyhin sandukası Ayna ve hırkası vardır. Şeyh ölmeden önce: “Aynama bakan ve hırkamı giyinen şifa bulsun” diye dua etmiştir. Anlatıldığına göre yüzü felç olan bir kimse hırkayı giyip aynaya bakar ve anında hastalığından kurtulur. Kümbetin bakımıyla  ve ziyaretçilerle,  o şeyhin soyundan gelenler ilgilenmektedirler. Ziyaret esnasında namaz kılınır.

           20. ESKİYOL          

           a.   Yılanlı              

           Eskiyol köyü yılanlı denen yerde Mayıs ayında şifalı olduğu düşünülen yılanlar çıkar. Halk bunları alıp hastalıklı yerlerine korlar ve şifa bulurlar. Yine aynı mevkide bir Pelit ağacı vardır. İnsanlar dileklerinin kabul olması için bu ağacı ziyaret eder etrafını dolanırlar. Bekar kızlar evlenebilmek, gençler askere gidip sapasağlam dönebilmek, çocuğu olmayan kadınlar çocuk sahibi olabilmek için ziyaret ederler.

 

                                                             

                                                                ŞİRAN

           1. ÇAKIRKAYA                 

           a.   Şeyhler          

           Çakırkaya köyünde şeyhlerin yattığı mezarlıktır. Mezarlığın etrafı tuğla ile çevrilmiştir. Burayı ziyaret edenler Cumartesi günü ziyaret ederler. İki  rekat namaz kılarlar. Buraya şifa bulmak için gelen hastalar o gece orada istihareye yatarlar. Rüyalarında iyileşip iyileşmeyeceklerini görürler.

           Huy tutan hastalığına yakalanan bir kadın kışın ortasında bu mezarları ziyarete gelir. Karın üzerine yatar, kendi kendine “toprak yok ki alıp ağzıma koyayım” der. Arkasını dönerki  karın üstünde toprak var, hemen toprağı alıp ağzına koyar ve hastalığından kurtulur.

           Yaşlı bir kadın 3 kızı olmuş erkek çocuğu olmamış, bu mezarları ziyaret edip istihareye yatar. Rüyasında, “ 3 tane makasın (kızın) var oğlanı ne yapacaksın” uyarısı alır.

           b.   Demriyo           

           Köydeki başka bir ziyaret yeride demriyo ziyaretidir. Demriyo ziyaretinin toprağı ve manastır denen yerden alınan toprak karıştırılarak çamur yapılır demriyolara sürülür. Cumartesi günü ziyaret edilen bu yerde iki rekat namaz kılınır.

           2. BOLLUK             

           a.   Şeyh Dede         

           Köyün dışında bulunan etrafı çevrili üzeri açık bir mezardır. Hastaların sıklıkla ziyaret ettikleri  bir mezardır. Üzeri birçok defa örtülmeye çalışılmış ertesi sabah tavanın yerle bir olduğu görülür ve üzerinin örtülmesinden vazgeçilir. Şeyh Dede’nin mezarını ziyaret edenlerin işlerinin  rasgideceğine, kötülüklerden korunacaklarına inanılır. Şeyh Dede’yi ziyaret eden çok sıkıntılı bile olsa içine bir rahatlama hissi doğar. Köylüler mutlaka Şeyh Dede’nin mezarını ziyaret ederek tarlalarına giderler.

          

           3. SİNANLI             

           a.   Sinan Baba           

           Köye girmeden açık arazide etrafı tel örgülerle çevrili kaybolmuş bir mezardır. Türbesinin içerisinde   daire şeklinde  delikli bir taş,  ardıç ve meşe ağacı bulunmaktadır.

           Önceleri İsimsiz Evliya diye tanınan Sinan Baba ismi sonradan köylüler tarafından verilmiştir. Sinan Baba’nın Horasan erenlerinden biri olup Anadoluya ilk göçenlerden olduğu sanılmaktadır.

           Mezarlığın içerisindeki ağaçlar kutsal sayılmaktadır. Anlatıldığına göre mezarlığın içerisindeki kurumuş meşe ağacını kesmek isteyen komşu köyden birisi hastalanır. O zamanın evliyalarından birine bu durumu anlatılır. Evliya bu adama: “O ağaçları yakmadınsa mezarlığa bırak” der. Hasta adam odunları mezarlığa götürür ve iyileşir.

           Yine köyden birisi ağaçları budayıp evine götürür. Gece ahırın kapısı garip bir şekilde açılır. Ertesi sabah ahırındaki 12 koyunun boğulmuş bir halde köyün farklı yerlerine bırakıldığını görür. Bu adam için çoluğunun çocuğunun erken yaşta öldüğü, neslinin kaybolduğu anlatılır.

           Sinan Baba’yı ziyaret eden felç hastaları şifa bulurlar. Perşembe günü ziyaret edilir, Yağmur duasına gidilir, Adak kurbanı kesilir ve etinden yenilir. Ziyaretçiler Ardıç ağaçlarına iplik ve pez parçaları bağlarlar.

           4. ALIÇ                   

           a.   Garib Evliya                  

           Masrun tepe mevkisinde bulunan etrafı çevrili tek mezardır. Mezarın yanında pelit ağaçları vardır. Bu ağaçlara çaput bağlanır. Cumartesi günü ziyaret edilir. Adak kurbanları bu mezarın yanında kesilir, yağmur duası için burası ziyaret edilir. Ziyaretçiler dileklerinin kabul olması için ziyaret ettikleri bu mezarın etrafını 3 defa dolanırlar ve mezara para atarlar. Mezarın içerisindeki palut ağaçları kutsal kabul edilir ve kesilmesi yasaktır. Burayı ziyarete gelen hastalar mezarın toprağından bir parça alarak ağızlarına koyarlar. 

          

         

 

           5. ARITAŞ            

           a.   Kaynar                         

           Ana yoldan Arıtaş köyüne  girerken solda ağaçlıkların içerisinde bulunan şifalı bir sudur. Eni ve boyu 10 metredir,  bu suyu ziyarete gelenler namaz kılıp, yıkanırsa hastalıklarından kurtulacaklarına inanırlar, su aynı zamanda şifa niyetine içilir. Bu sudan 300 m. Aşağıda Veli Derviş adlı bir zat yatmaktadır. Veli Derviş’in zaman zaman Kaynar’a gelip su içtiğine inanılmaktadır. Kaynar’ı ziyarete gelenler Veli Derviş’in mezarını da ziyaret ederler.

           Anlatıldığına göre Gelinle damat öküz arabasıyla Kaynar gölünün yanından geçerken araba kayar ve arabayla beraber gölün içine düşerler. Bugün gelinin ve damadın düştüğü alan dışardan suya bakıldığında beyaz bir çarşaf gibi görünmekte ve bunun gelinin çarşafı olduğuna inanılmaktadır.   Dileklerin kabul olması için Kaynar’a para atılır. Kaynar’ın etrafında meşe, kavak ve armut ağacı vardır. Bu ağaçlara bez parçaları bağlanır.       

           6. SARICA            

           a.   Veliler             

           Sarıca köyü büyüklerinin anlattığına göre bu köyde 12 veli yaşamıştır. Aynı zamanda bu köyde şehit düşenler çok olduğu için bu köyün kutsal bir mekan olduğuna inanılır. Bu 12 veliden isimleri bilinenler : Hacı Mustafa Efendi, Hacı Şeyh Efendi, Hafız Efendi, Süleyman Efendi, Hacı Abdullah Efendi, Hacı İbrahim Efendi’lerdir. Köy içerisinde ziyaret edilen Hacı İbrahim Efendinin, Hacı Mustafa Efendinin ve Hafız Efendinin mezarları bulunmaktadır. Hacı Mustafa Efendinin günümüzde sağlam kalmış bir ocağı (evi) vardır. Bu evde ziyaret edilir.

           Hacı Mustafa Efendi küçük yaşta Kur’an okumaya yaşıtlarıyla beraber gidermiş. Okuduğu yıllar maddi imkanların az olduğu, gaz yağının az bulunduğu bir tarih kesitini gösteriyor. Kursa gelen öğrenciler sırayla gazlambasına yağ doldurup getiririrlermiş. Her öğrenci sıra kendisine geldiğinde çok az miktarda yağ koyarak getirmekteymişler. Mustafa Efendi’ye sıra geldiğinde ise her defasında lambayı tamamen doldurup öyle getirirmiş. Arkadaşları bu duruma şaşarak onu takip ederler. Mustafa Efendi’nin çeşmeden gaz yağı doldurduğuna şahit olurlar onların bu olayı görmeleriyle beraber sırrın ifşa  olması nedeniyle Mustafa Efendi  daha gaz yağı getiremez  olur.

           Hacı Mustafa Efendi, Hacı Şeyh Efendi’yi okutmuştur. Hacı şeyh Efendi’de küçük yaşta parlayan birtalebe olur. Hayatında 7 sefer hicaz’a giden ve orada vefat eden Şeyh Efendi’nin kabri Medine’de bulunmaktadır. Şeyh Efendi ölmeden önce: “Benim ziyaretime gelen önce hocam Mustafa Efendi’yi ziyaret etsin” diye vasiyette bulunur. Şeyh efendi’nin yetiştirdiği en önemli şahıs oğlu Hafız Efendi’dir. Hafız  Efendi’nin kabride köy mezarlığında bulunmaktadır.

           Anlatıldığına göre Hafız Efendi’yi seferberlikten önce telefon kablosunu kesti diye şikayet  etmişler. Divanı harbe verilen Hafız Efendi’yi Erzurum’a götürüp hapse atmışlar. Hafız Efendi’yi hapiste dışarı çıkması imkansız olduğu halde,  gardiyanlar Cuma namazında görürler buna inanamayan gardiyanlar hücreye bakmaya gelirler geldiklerinde hücrenin kapısının kilitli ve Hafız Efendi’nin içerde olduğunu görürler.

Bir müddet sonra Hafız Efendi’nin ölmesi sonucu onu köyüne defnederler. Defnettikten sonra Hafız Efendi’nin müridleri Hafız Efendi’yi kırâtın üzerinde Erzurum’a giderken gördüklerini söylerler.

           Köy mezarlığının içerisinde ziyaret edilen bir başka mezar ise Hacı İbrahim Efendi’nin kabridir.  Köyün ileri gelenlerinden Kadıoğlu bir yüzbaşıyı evlendirmek ister, düğününde davul-zurna çaldırmak için Hacı İbrahim Efendi’den izin ister. Hacı İbrahim Efendi gönülsüz bir şekilde çaplasını (ayakkabı) ister ve: “Ben burdan gideyim bunlar davul-zurna çalsınlar” der ve köyden ayrılır. Köyden: “Kasımgillerden (kasımın soyu) adam çıkmaz, kadılıda (Kadıoğlu),  ovmaz (söner,ocakları batar),  yüzbaşıda o karıdan hayır görmez”  diyerek ayrılır. Köylülerin anlatması    Hacı İbrahim Efendi’nin dedikleri sonradan doğrulanmıştır.

           Hacı İbrahim Efendi ömrünün sonlarını köyde geçirir. Hacı İbrahim Efendi vefatına yakın köyü bir süreliğine terketmeye hazırlanan çok sevdiği bir ihtiyara: “Acele git, gel ben öleceğim cenazemi sen yıkayacaksın beni caminin avlusunda yıka” diye vasiyet eder. Hacı İbrahim Efendi vefat ettiği gün bu yaşlı adam köye döner ve cenazeye yetişir. Hacı İbrahim efendi’nin tembihini unutan yaşlı adam  onu evinin önünde yıkamak ister. O sırada Hacı İbrahim Efendi gözlerini açar ve yaşlı adama: “Beni caminin avlusunda yıkamanı istemiştim” der ve gözlerini kapatır. Bunun üzerine caminin avlusunda yıkanır ve köy mezarlığına defnedilir.

            Sarıca köyüne ziyarete gelenler önce kabristan’a uğrar, Mustafa Efendi’nin, Hafız Efendi’nin ve İbrahim Efendi’nin kabirlerini ziyaret ederler, sonra Mustafa Efendi’nin ocağını ziyaret ederler. Bu evde iki rekat namaz kılıp, eve para atarak ziyareti tamamlarlar.

           7. KARADAŞ                     

           a.   Karadaş            

           Köy ismini bu taştan almıştır. Köyün içerisinde siyah renkte yağlı, yassı bir kayadır. Halk tarafından dileklerin kabul olması için bu taşın üzerinde horoz kesilir, kesilen horozun kanı şifa niyetine içilir, cilt hastaları kanı vücütlarına sürerler

           8. MERTEKLİ                

           a.   Çipilli Baba            

           Önceleri köy olan Mertekli sonradan ilçenin mahallesi olmuştur. Bu mahallenin Bozatlı dağında bulunan bir ziyarettir. Çipilli Baba’nın ermiş bir kişi olduğu ve muhacirlik yaptığı bir sırada burada vefat ettiği söylenir. Köyün yaşlılarından birisi Çipilli Baba’yı sabah namazı kılarken gördüğünü söyler.

           Çipilli Baba’nın mezarının yanında pelit ve ardıç ağacı vardır. Kadınların çoğunlukla ziyaret ettiği Çipilli Baba’ya gelenler 3 ihlas okuyup çaputu ardıcın dalına bağlarlar. Özellikle baş ağrısı olanlar, sık sık bayılanlar, çocuğu yaşamayıp ölenler çare için buraya gelirler. Cumartesi günü ziyaret edilen Çipilli Baba’ya gelenler iki rekat namaz kılıp mezarın yanında bir  gece kalırlar.

           Mezarın yanına sonradan Çipilli Baba’nın ölen atı gömülmüşdür. Dileklerin kabul olması için mezara para atılır, toprağını hastalıklardan korunmak için alıp evde saklarlar. Ziyaretçinin dileği kabul olursa kurban kesip mezarın yanında bırakır.

           9. SEYDİ BABA            

           a.  Seydi Baba                    

           Seydi Baba 1431 yıllarında  selçuklular döneminde yaşamış olup Horasan’dan gelerek Çimen dağlarına yerleştiği tahmin edilmektedir. Asıl isminin Şeyh Yusuf Şaban olduğu söylenmektedir. Çimen dağlarında adı geçen köye yerleşir.

           Seydi Baba ilim ve irfan öğreten bir alim şahsiyettir. Seydi Baba bulunduğu köyde bir vakıf kurdurup insanlara hizmet etmek ister bunun için Padişaha çıkıp izin istemeye karar verir.

           Gitmeden önce evinin önündeki taşı annesine göstererek: “Bu taşı ben İstanbuldan dönünceye kadar ısınmış bırakma, mutlaka ısındığı zaman suyla ıslat, soğut” diye tembihler. Seydi Baba yola çıkar. Padişahın huzuruna vararak vakıf isteğini bildirir. Padişah Seydi Baba’nın gerçekten Allah’ın veli kullarından olup olmadığını denemek ister ve Seydi Baba’ya: “ Seni ateşe attıracağım eğer yanmazsan dilediğini kabul edeceğim” der. Seydi Baba: “Ferman sizin Padişahım” cevabını verir. Seydi Baba’yı fırına atıp  kapağını kapatırlar. Bu sırada köyde inekleri sağmakla uğraşan Seydi Baba’nın annesinin aklına oğlu gelir ve taşın ısındığını farkeder, telaşla elindeki sütle taşı ıslatıp soğutur . Köyde bunlar olurken sarayda fırının kapağını açan muhafızlar Seydi Baba’yı hafif terlemiş vaziyette sapasağlam olarak bulurlar. Seydi Baba’nın terlemesinin sebebininse annesinin taşı ıslatmakta gecikmesi olarak anlatılır.

           Seydi Baba’nın 40 yaşına geldiği halde evlenmemiş bir oğlu vardır. Oğlu 40  yaşına varınca babasına: “beni evlendir” der. Seydi Baba’da: “Acele etme, Nasibde varsa gelir Hind’den Yemen’den, yoksa ne gelir elden” der. Bu sözü söylediği günün hemen akabindeki gün  Yemen’den bir tüccar kafilesi gelir. Kafile’de tüccarın genç ve dünya güzeli bir kızı vardır. Bu kızla Seydi Baba’nın oğlunu evlendirirler.

           Seydi Baba bir akşam geliniyle beraber otururken Seydi Baba gelininden çay getirmesi ister. Çay almak için mutfağa giden gelin kafasını kapının eşiğine vurur. Seydi Baba gelinine: “Kızım bu akşam çok serin bir yere gideceksin” der ve o gece gelini vefat eder. Gelininin ölmesine dayanamayan Seydi Baba birkaç gün sonra ölür. Seydi Baba ölmeden önce: “Gelinimin kabrini ziyaret etmeden benim kabrimi ziyaret edenin dileği kabul olunmaz” diye vasiyet eder.

           Seydi Baba’nın mezarının üzerini kapatmak isterler ancak sabah kalktıklarında yerle bir olduğunu görürler 3 defa kapatmayı denerler aynı olayla karşılaşırlar ve üzerini örtmekten vazgeçerler.

           b.   Gelin Ebe Türbesi      

           Şiran’a bağlı Seydi Baba köyü’nde yer alan bu türbe dikdörtgen plan üzerine kesme taştan yapılmış olup üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Türbe 120 cm yüksekliğinde 230 cm eninde ve 365 cm boyunda bir kaide üzerine 330 cm boyunda 190 cm eninde ve 105 cm yüksekliğinde duvarlarla yükselmektedir. Çatısı onarım görmüştür. Batı cephesi taşları yer yer sökülmüştür. Türbenin kuzey cephesi duvarında iki ayrı kitabe vardır. Bunlardan  sağdakinde türbenin 1227/1812 yılında imar edildiği ifade edilmektedir.[16]

           Gelin Ebe, Seydi Baba’nın gelinidir. Seydi Baba’nın vasiyeti üzerine Seydi Baba’yı ziyarete gelenler önce Gelin Ebe Türbesini ziyaret etmektedirler. Günümüzde ziyaretçisi en fazla olan türbelerden birisidir.

           10. SELLİDERE              

           a.   İsa Baba Türbesi                 

           Şiran-Kelkit yolu üzerinde Sellidere köyü sınırlarında Çilhoroz dağının üzerinde bulunan İsa Baba’nın 1560’lı yıllarda yaşadığı sanılmaktadır. Bir metre yükseklikte kare şeklinde bir yapı ile  çevrili olan türbe,  Firdevs Hanım Türbesinin karşısındaki tepede bulunmaktadır. İki ziyaret yeri aynı anda ziyaret edilmektedir.

           Anlatıldığına göre IV. Murat zamanında IV. Murat, komutanlarından birini İran’a sefere gönderir. Sefere giden ordu Çilhoroz dağının  eteklerinde konaklar, ordunun konakladığı sırada bağrı açık, yalın ayak bir vaziyette İsa Baba ordu komutanına gelerek: “Bütün askerlerin karnını ben doyurabilir miyim?” diyerek izin ister. Ayağı çıplak İsa Baba’nın bu işi yapacağına inanmayan komutan İsa Baba ‘nın gönlünü kırmamak için izin verir. Bir yandan da yemek hazırlığı yaptırır. İsa Baba herkesin gözü önünde bir kazana bir avuç bulgur atar ve bütün ordu o pilavla doyar. Bu olay Padişah’a anlatılır. Bunun üzerine Padişah: “İsa Baba’nın ne dileği varsa yerine getirilsin” diye ferman buyurur. İsa Baba’da: “ Gözümün gördüğü yerler vakıf kurmam için bana verilsin” der. Yaşadığı yerler vakıf olarak ona verilir.

           b.   Firdevs Hanım Türbesi             

           Şiran’a giderken Çilhoroz dağı üzerinde yoldan 20 metre solda yer alan Firdevs Hatun Türbesi, kesme taştan sekizgen bir plan üzerine yapılmıştır. Türbenin kuzey cephesinde giriş kapısı, diğer cephelerde birer penceresi vardır. Kubbesi ve saçakları onarım görmüştür. Kuzey cephesinde giriş kapısı üzerinde kitabeleri yer alan Türbe 964/1556-1557 tarihinde yapılmıştır.[17]

           Kitabesinde Torullu olduğu yazılmaktadır. Yine kitabesinin birinde  “Bu dünya bir leştir, taliplileri köpeklerdir.” Yazmaktadır. Karşısındaki türbede yatan İsa Baba’nın Gelini olduğu söylenmektedir. Önceleri çaput bağlanan türbeye günümüzde çaput bağlanmamaktadır. Anlatıldığına göre Rus savaşı sırasında İsa Baba’yla Firdevs Hanım el ele tutup düşmanın geçmesini engellemişlerdir.

          

           11. KARACA       

           a.   Karaca Baba

           Şiran ilçesinin Karaca mahallesinde bulunan etrafı çevrili bir mezar olup Perşembe ve Cuma günleri ziyaret edilmektedir. Selçuklular döneminde Şiran’a ilk yerleşenlerden olduğu söylenmektedir.

           12. TELME      

           a.    Süleymen Efendi                           

           Şiran’ın Telme köyünde bulunan Süleyman Efendi’nin Nakşibendi tarikatına mensup olduğu söylenmektedir. Caminin avlusundaki mezar, etrafı demir parmaklıklarla çevrilidir. Camiye girerken ve çıkarken ziyaret edilen Süleyman Efendi’yi hastalığına dermen arayanlar ziyaret etmekte Adak kurbanlarını burada kesmektedirler.

           Anlatıldığına göre Rus savaşı sırasında yaşayan Süleyman Efendi’ye hocası Şeyh-i Şeyrani: “Atına bin şu saman parçalarını yola aralıklı alarak bırak bunlar asker olup düşmanla savaşacak” der. Tam bir teslimiyetle hocasının dediğini yapan Süleyman Efendi saman parçalarının asker olduğunu hayretle görür.

           13. GÜNYÜZÜ             

           a.   Limnişbaşı                  

           Günyüzü köyünde Limnişinbaşı denen yerde bulunan bir kuşburnu ağacıdır. Dilek tutmak ve hastalıklar için gelinen bu çalıya çaput bağlanır.

           14. OZANCA                 

           a.   Sarı Baba          

           Köyün içinde bulunan harab evlerin yıkıntılarının arasında bulunan Kaysı ve Erik ağaçlarına denir. Evlenmemiş bekar kızların ve çocuğu olmayan kadınların bu ağaçlara çaput bağlar etrafında üç defa dolanırlar.

 

                                                                

 

 

                                                        

 

                                                                    

                                                                  KÖSE

           1. ÖVÜNCE  

           a.   Hüseyin Efendi           

           Övünce köyünde yaşamış eski ulemalardandır. Köy mezarlığının içerisinde taştan sarıklı bir taşı vardır. Köyün yaşlılarından birisi Hüseyin Efendi’nin mezarında geceleri bir ışık gördüğünü söyler.

           Hüseyin Efendi’nin mezarının toprağını ziyarete gelenler şifa niyetine suya katarak içerler. Genellikle kadınların ziyaret ettiği mezar daha çok Cuma günleri ziyaret edilir.

           b.   Taşkesilmiş         

           Kadının birisi her sene yaylaya çıkmak ister ama bir türlü nasip olmaz. Yine yaylaya çıkma zamanı geldiğinde yanındakilere: “Bu sene Allah izin versede vermesede yaylaya çıkacağım” der ve yola koyulur. Yaylaya doğru giderken aniden hava açık ve güneşli iken  yağmur, fırtına ve kar bastırır. Sığınacak bir yer arayan kadın bulamayınca yanındaki kazanı kafasının üzerine alır, keçileri de kazanın üzerine çıkar o anda taş kesilir.(taş olurlar)

           Bu taşkesilmiş kadın heykeli köylü kadınlar tarafından ziyaret edilip tel’in edilmektedir.

           2. BAHÇELİEVLER

           a.   Tilki Tepesi           

           Köse merkez Bahçelievler Mahallesinde bulunan bir ziyarettir. Üçgen şeklindeki ahşapdan yapılmış bir dilek ziyaretidir. Hasta çocukların iyileşmesi için ziyaret edilir. Çocuk bu ahşabın etrafını üç defa dolandırılır.

           3. YAYLIM          

           a.   Mağara                  

           Eski bir mağaradır. Mağaranın içerisinde mağaranın tavanında kadın göğsü şeklinde bir heykel vardır. Kadın memesine benzeyen bu heykelden su damlamaktadır. Bu mağaraya sütü az olan kadınlar gelirler bu sudan içerler ve bu sudan içenlerin sütü çoğalır.

          

 

 

           4. YUVACIK       

           a.   Mağara          

           Köyün dağlık denen yerinde bulunan 4 metre uzunluğunda mağara şeklinde bir deliktir. Bu deliğe çocuğu olmayanlar, hasta olanlar girip çıkarlar, çıkarken çıkıştaki çalıya çaput bağlarlar.

           5. GÖKÇEKÖY           

           a.   Ecmede                  

           Şifalı olduğuna inanılan bir su gözesidir. Söylendiğine göre mide hastalıklarına iyi gelen bu suyu içen birisi: “Aç mide ile içilir” diyeceği yerde  “ecmide” der ve suyun  ismi bu şekilde anılır hale gelir. Bu su gözesine midesi rahatsız olanlar gelir, Bu sudan doyana kadar içer, abdest alır iki rekat namaz kılar.

           6. OYLUMDERE           

           a.   Ekşi su       

           Köylülerin hastalıklarına şifa bulmak için ziyaret edip suyunu içtikleri bir su gözesidir.

           7. KABAKTEPE            

           a.   Çağrılan Baba (Hicabi Baba)            

           Asıl adının Ahmet olduğu Çağrılan isminin kendisini Padişah çağırdıktan sonra kullanıldığı söylenmektedir. Horasan erenlerinden olduğu ve Yavuz Sultan Selim zamanında köye ilk yerleşenlerden olduğu tahmin edilmektedir. Yakın zamanda onarım görmüş evi ziyaretçiler tarafından ziyaret edilmektedir.

           Çağrılan Baba’nın yaşadığı dönemde Şeyhlik kılığına girip, halkı aldatır hatta devleti dolandırıp vergiden muaf olurlardı.Vakıf kuracağım diye bedava arazilere konarlarmış. Çağrılan Baba’yı da onlardan diye Padişah’a şikayet ederler. Padişah Şeyhleri toplar.

           Padişah bu toplanan kişilere: “Sizi ateşe attıracağım, kimin samimi olduğu o zaman anlaşılır” diye seslenir. Fırınlara attırma emrini  duyan sahte şeyhler feryad ederler, girmek istemezler. Çağrılan Baba ise hiç ses çıkarmadan fırının kapağını açar ve içeri girip kapağı üzerine kapar. Herkes hayretle ona bakar. Bir müddet sonra fırının kapağını açarlar ki Çağrılan Baba sapasağlam bıyıkları hafif terlemiş vaziyette içerde beklemektedir. Gerçeği anlayan Padişah Çağrılan Baba’ya: “ne dilersen dile” der. Çağrılan Baba: “Devletin sıhhati” cevabını verir. Padişah ısrar edince, “Benim muhitime at kuyruğu girmesin” der. (Vergi memurlarını kasdetmektedir) Padişah bu isteği yerine getirir ve Çağrılan Baba’nın yaşadığı topraklar kendisine bağışlanır.

           Çağrılan Baba evinin inşaatını yapmaktadır. Komşusu bu bizim hayvanları alıp gece dağdan kereste getiriyor diye kötü zanda bulunur. Onu gözetmeye başlar Çağrılan Baba’nın dağdan  sığınlarla (geyiklerle) odun getirdiğine hayretle şahit olur. Adamı farkeden geyikler ürker ve boynuzunu kırarak ortadan kaybolurlar. Çağrılan Baba: “Seni gören gözler kör olsun” diyerek beddua eder. Adamın gözleri kör olur. Sonradan komşusu Çağrılan Baba’ya gelerek af diler. Çağrılan Baba onu affederek iki taş alır kızdırarak onun gözlerine koyar ve adamın gözleri açılır.

           Çağrılan Baba: “Ocağıma  şifaya gelen şifa bulsun erkek zürriyetimin eli kızgın taş tutsun benim yerimi de sormasın.”  Diyerek dua eder ve kayıplara karışır. Çağrılan Baba’nın duası tutar. Onun soyundan gelenlerin ellerine  kızgın taş zarar vermez. Kız çocuklarının ellerinde de aynı özellik olmakla beraber aile dışında birisiyle evlenirlerse bu özellikleri kaybolur.

           Köyde Çağrılan Baba’nın Türbesinin yanısıra oğlu Süleyman Efendi’nin Türbeside vardır. Çağrılan Baba’nın köydeki ocağını ziyarete gelenler oğlunun mezarını da ziyaret ederler

           b.  Şehitlik                  

           Köyün sırtında bir şehitlik vardır. Burda şehitlerin yattığına inanılır. Köylüler tarafından ziyaret edilmektedir. Çalılara çaput bağlanıp etrafında 3 defa dolanılmaktadır.

           8. ALTUNTAŞ            

           a.   Kırklar        

           Köye hakim bir tepede 40 kişi toplanıp zikir ve sohbet yaparlarmış. Köylüler bunların zikir seslerini ve sohbetlerini dinlerlermiş, bunlar bir gün aniden kaybolurlar

 Burası yediler ziyaretiyle beraber ziyaret edilmektedir.

          

 

 

           b.   Yediler                  

           Kırkların bulunduğu tepenin karşısındaki tepede 7 kişi yaşarmış, bunlar sohbet ederlermiş. Bunların hepsi aynı anda vefat ederler. Önceleri bu tepede su kaynağı varken, kadının birisi bu suda  çocuk bezi yıkayınca su tamamen kaybolur.

           Bu  mezarlara çevre köylerden ziyaretçiler topluca gelirler. Buraya gelenler şifa niyetine geldikleri bu ziyarette iki rekat namaz kılarlar, önceleri çalılara çaput bağlanırken günümüzde bağlanmamaktadır.

          9. ÖRENŞAR            

           a.   Palanga           

           Palanga denen muhitte kaybolmuş evliya mezarlarının olduğuna inanılır. Cuma günleri ziyaret edilir. Köyden yaşlı birisi burayı ziyaret ettiği bir sırada aksakallı yaşlı bir adamın abdest aldığını görür. Çocuğu sakat doğanlar, çocuğu yürüyemeyenler, konuşamayanlar buraya gelerek mezarların olduğu düşünülen tümseğin etrafını dolanırlar.

 

                                                                 KÜRTÜN

           1. GÜVENDE    

           a.  Kabaktepe Şehitliği (Yedi mezarlar)     

           Kurtuluş savaşı yıllarında hakim bir tepe olan Kabaktepe düşmanın kontrolü altındaydı. Bu tepenin alınması savaşın kazanılması adına muhakkak gerekli bir durumdu, lakin tepeyi elinde bulunduran Rus askerlerinden burayı almak gayet zor ve tehlikeliydi. Bizim askerlerimizden bu işi yapmaya  kimsenin gönlü ve cesareti kalmamıştı. Bir yüzbaşı, kendine güvenen, canını feda etmeye hazır 6 gönüllü asker seçti. Bu yedi kişi üstleri, başları yırtık, paramparça bir vaziyette kabaktepe mevzisine iş bulma kılıfıyla; oduncu, aşçı, terzi v.b. işlerle girerler. Geceleyin gizlice mühimmat deposunu havaya uçururlar. Burda 3 asker şehid olur. Durumu anlayan Rus kumandan diğerlerini de şehit eder. Lakin cephede ağır bir yara açılmış dışardaki Türk askeri içeri girip hakimiyeti eline almıştır

           Yedi askerin mezarı bulunan şehitlik günümüzden 6 yıl kadar önce yöre halkı tarafından etrafı tel örgülerle çevrilmiş mezarların kenarına dikdörtgen 2 metre yüksekliğinde üstü açık duvarlar yaptırmışlardır. Bu gün anıtın yanında ziyarete gelenlerin namaz kılabilmesi için bir mescit yapmışlardır. Anıtın iki yüz metre kadar yanında içme ve kullanma suyu mevcuttur.

           2. TAŞLICA          

           a.  Tonar Evliya        

           Tonar mevkisinde bulunan etrafı çevrili bir mezardır. Ziyaretçiler mezarın yanındaki ağaçlara çaput bağlarlar. Hastalıklara şifa için mezarın yanında yatarlar. Huy tutan hastaların iyileştiğine inanılır. Mezarın toprağından şifa niyetiyle bir parça alınıp ağza konur.

           b.  Şıh Dede                    

           Köydeki diğer bir ziyaret yeri de Şıh Dede’ait mezardır. Yakın tarihe kadar hayatta olan Şıh Dede ermiş, evliya olarak halk arasında bilinen, tanınan bir şahsiyettir. Vefatından sonra köylüler tarafından ziyaret edilmekte mezarın etrafında 3 defa dolanıp üç ihlas, bir fatiha okunmaktadır.

           3. SÜME       

           a.   Alancık          

           Kürtün’nün Süme mahallesinin Alancık denen yerinde Pir diye bilinen hakkında fazla bilgi olmayan bir mezardır. Halk tarafından ziyaret edilir. Mezarın yanındaki çalılara çaput bağlanıp, dilek tutulur.

           b.  Evliya             

           Mahallede bulunan bir diğer  mezarda Evliya mezarı olarak bilinen etrafı taşla çevrili bir mezardır. Mezarın etrafında dolanılır, çalılara çaput bağlanır.

           4. ÖZKÜRTÜN          

           a.   Şıh Suyu       

           Özkürtün Belde’sine bağlı Çatma yaylasında bulunan su ziyaretidir. Etrafı çevrilidir. Anlatıldığına göre, yolcunun birisi bu mevkide giderken susuz kalınan bir zamanda Allah’a dua ederek hançerini çimene vurur, hançerin vurduğu yerden su fışkırır. Bu su şifalı olduğuna inanılarak ziyaret edilir, şifa niyetine içilir.

           b.   Geliş Evliya       

           Özkürtün Belde’sine bağlı Geliş yaylasında bulunan bir mezardır. Yaylaya gelenler tarafından ziyaret edilmekte iki rekat namaz kılınıp, mezarın yanında bulunan çalılara çaput bağlanmaktadır.

          

                                                                          

 

 

                                                                    TORUL

           1. KOCADAL        

           a.   Ziyaret  

           Kocadal köyü Erdemler Mahallesi girişinde karşılar mevkisinde 3 tarafı duvarla çevrili üstü açık bir ziyaret yeri vardır. Burda bulunan kuşburnu ağaçlarına her yıl mayıs ayında hıdırellez günü gelinir, çalılara bez bağlanır. Çoğunlukla bayanların geldiği bu ziyarette dualar edilir, sıkıntıların gitmesi, dileklerin kabul olması için mum yakılır.

           2.  MUSALLA        

           a.   Ayazma Taşı           

           Musalla köyünün çıkışında yol üzerinde 5 metre yükseklikte 8 metre genişlikte bembeyaz bir kayadır. Kayanın üst tarafından tuzlu bir su çıkmaktadır. Taşın kenarında bir ağaç bulunur. Mayıs ayının 20’sinde ziyaret edilen bu su cilt hastalıklarına, Uyuz hastalıklarına iyi gelmektedir. Ziyaretçiler önceleri taşın yanındaki ağaca çaput bağlamalarıyla beraber günümüzde bu adet kalmamıştır.

           3. ARILI      

           a.  Ziyaret           

           Köyün en üst noktasında şehitlerin yattığına inanılan bir mezarlık vardır. Kurtuluş savaşı yıllarında şehit düştükleri söylenir. Bu  mezarlar Cuma günleri ziyaret edilmekte, namaz kılınıp, dua edilmektedir.

                            

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                            SONUÇ

 

           Gümüşhane özelinde incelemeye çalıştığımız Dini Ziyaret yerleri bu alanda yapılmış nadir çalışmalardandır. Bir şehrin dini,  sosyal,  kültürel,  ekonomik  vb. birçok yönünü içerisinde taşıyan ziyaret geleneği fenomeni araştırmacılar için zengin bir hazine olarak karşımızda durmaktadır.

           Araştırmamın başlangıcında yaptığımız tahminlerin aksine Gümüşhane yöresinde çok sayıda Ziyaret yerinin olduğunu gördük,  ve Ziyaret yerlerinin çoğrafyaya dağılımına baktığımızda Gümüşhanenin Doğu Anadolu’ya komşu taraflarında Ziyaret yerlerinin yoğunlaştığını görme şansımız oldu.  Ziyaret Fenomeni’nin öncülleri arasında geçmişte yaşanan Rus savaşının etkilerinin büyük olduğunu gördük. Bu ve bunun gibi sıralayacağımız bir çok öncülle beraber ifade etmeliyiz ki Gümüşhane Ziyaret yeri bakımından oldukça geniş bir çoğrafya olarak daha yoğun  araştırmaları beklemektedir.

           Ziyaret olgusunun insanların hayatlarında ki etkilerinin de bulunduğu bu tezde yöre insanının Ziyaret fenomenine bakışları bu fenomenin onlar üzerindeki tezahürleri görülmektedir. 

           Dini  ve Toplumu anlamanın,  Din ve Toplumun karşılıklı etkileşiminin bir adı olan Din Sosyoloji’si bu tür araştırmalarla kendisine biçilen  bu görevini yerine getirmektedir.

           Bunun  gibi araştırmaların ilim dünyasına kazandırılması, bu araştırmada görülenlerin yeni araştırmalarla pekiştirilmesi dilek ve temennisiyle.     

 

          

 

 

                                               

 

 

 

                                              BİBLİYOĞRAFYA

 

1-      Cumhuriyetin 75. Yılında Gümüşhane Gümüşhane ValiliğiYayınları, Ankara 1999

2-      Geçmişde ve Günümüzde Gümüşhane Sempozyumu (13-17 Haziran 1990), Ankara 1991

3-      Gümüşeli Dergisi (Gümüşhaneliler Derneği Yayın Organıdır), Yıl:2, Sayı:3, İstanbul Temmuz 2001

4-      Günay, Ünver – Güngör, Harun – Kuzgun, Şaban-  Sayım, Huzeyfe –  Taştan, A. Vahap ,   Kayseri ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret Yerleri , Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları,  Ankara 1996

5-      Merçil, Erdoğan, Müslüman Türk Devletler Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1993

6-      Öztuna, Yılmaz, Başlangıcından Zamanımıza Kadar Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken Yayınevi, İstanbul 1983

7-      Türk Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1974

8-      Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, TTK Yayınları (Türk Tarih Kurumu), Ankara 1983

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

          

 

 

 

 

 

 

 

                                                         

 

 

            .

 

 

 

 

 



[1] Ünver. Günay vd. , Kayseri ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret Yerleri, kitabının 4. Dipnotu, s.10 ,          M. Yaşar Kandemir, “Ziyaret” , İslâm Ansiklopedisi, MEB, İstanbul, 1986, C. XII, s. 620

[2] Ünver Günay vd., Kayseri ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret Yerleri, KBBK Yayınları, Ankara, 1996, s.10

[3] Ünver Günay vd., Kayseri ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret Yerleri, KBBK Yayınları, Ankara, 1996, s.1

[4] Cumhuriyetin 75. Yılında Gümüşhane, G.Hane Valiliği Yayınları, Ankara, 1999, s.140

[5] Cumhuriyetin 75. Yılında Gümüşhane, G.Hane Valiliği Yayınları, Ankara, 1999, s.140

[6] Cumhuriyetin 75. Yılında Gümüşhane, G.Hane Valiliği Yayınları, Ankara, 1999, s.140

[7] Gümüşeli Dergisi, Yıl:2, Sayı:3, İstanbul, Temmuz 2001, s.23

[8] Cumhuriyetin 75. Yılında Gümüşhane, G.Hane Valiliği, Ankara, 1999, s.140

[9] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi,Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,1983,c.II,s.88; Türk Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, Ankara,1974,c.XXI, s.306

[10] Yılmaz Öztuna,Başlangıından Zamanımıza Kadar Büyük Türkiye Tarihi,Ötüken yayınevi,İstanbul,1983,c.3,s.29

[11] İsmail Hakkı Uzunçarşılı,a.g.e. s.89

[12] Yılmaz Öztuna, a.g.e., s.63; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., s.94

 

[13] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., s.107, Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,1993, s.307

[14] Geçmişte ve Günümüzde Gümüşhane Sempozyumu, Ankara, 1991, s.121,122

[15] Geçmişte ve Günümüzde Gümüşhane Sempozyumu, Ankara, 1991, s.127

[16] Cumhuriyetin 75. Yılında Gümüşhane, G.Hane Valiliği Yayınları, Ankara, 1999, s.141

[17] Cumhuriyetin 75. Yılında Gümüşhane, G.Hane Valiliği Yayınları, Ankara,  1999, s.141



277 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir Milyon Öğretmen Bir Milyon Fikir - 04/07/2019
Bakanlığımıza gönderdiğim yazıyı herhangi bir düzenleme yapmadan aşağıda paylaşıyorum.
Yazar - 04/07/2019
Sözün yazıya dökülmesi tarihe not düşmesidir aynı zamanda.
Başarmak İçin - 24/02/2015
İnsanın Gayesi Nedir?
Yeni Yazarlarımız - 20/05/2013
Merhaba
Hayatım NAMAZ